T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Tantan'ı tasfiye, 'yolsuzluklar'a markaj

Dünyanın herhangi bir ülkesinde Türkiye'nin 22 Şubat'ta içine düştüğü "kriz" üzerine, böyle bir "kriz"in siyasi sorumluluğuna sahip olan hükümetin derhal istifa etmesi gerekirdi. Türkiye'de bu yapılmadı. Cumhuriyet tarihinin ilk ve görülmemiş bir yaygınlıktaki "esnaf eylemleri" ile TOBB'un ateşli bir toplantının ardından hükümeti istifaya davet etmesine rağmen bu yapılmadı.

TÜSİAD, hükümette "revizyon" isteyen ürkek bir tutum sergilemişti. Onu dahi kaale almadılar. 36 kişilik Bakanlar Kurulu'nun 20 ya da 22'ye indirilmesi cinsinden önerilere sırt çevirdiler ve Kemal Derviş'i de ekleyerek 36'yı 37'ye çıkarttılar. Hükümetin mevcut halinde kıl koparılsa, hükümetin dağılacağı endişesi bu tutumun kaynağı idi.

Şimdi bakıyoruz ki, hükümetin ANAP kanadında bakan değişikliğine gidiliyor. Geçen haftaki "popülist ayaklanma" ile "kellesini veren" özelleştirmeden sorumlu Devlet Bakanı Yüksel Yalova'nın istifasıyla boşalan bir "koltuk" sayesinde hükümetin en çürük kanadı olan ANAP'ta "revizyon"a gidildi. Bu gelişmeyi hükümetin "canlandırılması" girişimi olarak görmek mümkün mü?

Eğer, "revizyon"un asıl adresi İçişleri Bakanı Sadettin Tantan olmasaydı, bundan bir nebze kuşku duyulabilirdi. Ama, madem ki, Sadettin Tantan, Mesut Yılmaz tarafından "gümrüklerden sorumlu" Devlet Bakanı olarak "kızağa" çekilmiş ve yerine Mesut Yılmaz'ın "mutemet adamları"ndan biri olarak temayüz eden Rüştü Kazım Yücelen getirilmiştir; bu gelişmeyi "revizyon" olarak görmenin de imkanı yoktur.

Mesut Yılmaz'a "sadakati" bilinen ve üstelik "ağzı laf yapan" bir başka isim, Yılmaz Karakoyunlu, Yüksel Yalova'nın koltuğuna yerleşmiş oluyor. Yani, kendisine "İçişleri Bakanlığı" sözü verildiği ileri sürülen, bir başka Mesut Yılmaz "kontenjanı" olan Yüksel Yalova'nın hükümetten ayıklanmış olması, Mesut Yılmaz'a Sadettin Tantan'ı bertaraf etme şansını veriyor.

Yani dün gerçekleşen, hükümette ve hükümetin ANAP ayağında bir "revizyon" değil; Mesut Yılmaz'ın Tantan'ı tasfiyesidir. Bunun başka adı yoktur.

Ve ne ilginçtir ki, bu "operasyon", tam da "Beyaz Enerji davası" sanıklarının işaret parmaklarını Cumhur Ersümer ismi üzerine çevirdiği güne denk gelmiştir. Artık tüm kamuoyu biliyor ki, Cumhur Ersümer ismi, "enerji konuları" gündeme geldiğinde Mesut Yılmaz'ın "nam-ı müstearı" gibidir. Sanki Cumhur Ersümer, Mesut Yılmaz'ın kullandığı "takma isim"dir.

"Beyaz Enerji davası"nın "Mavi Akım" ile bir noktada buluşacağı ve bu süreç içinde İçişleri Bakanlığı'nın jandarma ile ilişkisi nedeniyle özel bir değer kazandığı da biliniyor. Sadettin Tantan, partisi ve genel başkanından adeta "özerkleşmiş" bir İçişleri Bakanı olarak ismi çevresinde bir hayli sempati biriktirmişti. İçişleri Bakanlığı'ndan alınıp, gümrüklerden sorumlu Devlet Bakanlığı'na "sürgün edilmesi", besbelli Mesut Yılmaz için ciddi anlamda bir "savunma mevzilerini pekiştirme" eylemidir.

"Mavi Akım" dosyasına el atıyorsunuz; Mesut Yılmaz ismi üzerinde bulutlar toplanmaya başlıyor. RTÜK Kanunu adı verilen Cumhuriyet tarihinin "en faşist" yasa tasarısına göz atıyorsunuz; başını Mesut Yılmaz'ın çektiğini görüyorsunuz. Yine de Mesut Yılmaz, ANAP'ın dizginlerini sımsıkı tutuyor; Ağustos ayının başına kaydırılan Büyük Kongre'den hiçbir kuşkusu yok. Ezeli genel başkan adayı Lütfullah Kayalar'ın ve benzerlerinin başarı şansı sıfıra yakın. Partisinin dizginlerini elinde sımsıkı tutan "siyasi aşiret reisi", partinin yanısıra hükümetteki önemli "başağrısı"nı, yani Sadettin Tantan'ı tasfiye ederek ve boşalan koltuklara, kendisine sadık ama kamuoyu bakımından özel bir alerjiye muhatap olmayan Rüştü Kazım Yücelen ve Yılmaz Karakoyunlu gibi isimlerle doldurarak, hükümet içinde de bir "manevra alanı"na sahip olmuş oluyor.

Böyle bir "usta politikacı"ya, "dar alanda paslaşma" hatta "dar alanda çalım" ustasına ancak şapka çıkarılabilir.

Ama orada durun. Zira, bu "usta"nın sayesinde ANAP yokoluyor. Tükeniyor. Eriyor. ANAR'ın aylık araştırmaları, ANAP'taki "erime trendi"ni yeterince çarpıcı biçimde gözler önüne seriyor. Birkaç ay önce, yüzde 10'un altına düşmüş, giderek yüzde 6 dolayında istikrar bulan ANAP; şimdi tıpkı DSP gibi yüzde 3.9-4 civarlarına inmiş vaziyette. Tantan'ı tasfiye operasyonundan sonra kamuoyunu kaplayacak kıyametle ve kıyamet gibi eleştirilerle, bu oranda "istikrar" sağlaması muhtemeldir.

Yani, Türkiye'nin önündeki herhangi bir seçimde ANAP artık kesinlikle yoktur. ANAP, Mesut Yılmaz'la birlikte Türkiye'nin siyasi haritasından giderek silinecektir ama bazı ANAP'lıların "siyaset sahnesi"nde kalabilmeleri ihtimali mevcuttur.

Bir şartla: Seslerini yükseltmeleri, ayağa kalkmaları ve partilerine sahip çıkmaları kaydıyla. Bunların bazılarının "istifa müessesesi"ni hatırlamalarında da yarar var. Örneğin, Sadettin Tantan... İşler bu kerteye geldikten sonra, kuzu kuzu İçişleri Bakanlığı binasından çantasını alıp, "gümrüklerden sorumlu" Devlet Bakanlığı'na "hizmet aşkı" ile gitmesi, kendisini bitirecektir.

Bakanlıktan istifa ederse, kendisini "kurtarmak"la kalmayacak, Mesut Yılmaz ve hükümetin "mukadder sonu"nu hızlandıracak "olumlu katkı" yapacaktır.

Bu "son" nasılsa gelecek. Mesele, buna kimin, ne şekilde, ne zaman katkıda bulunacağı... Kendi siyasi geleceklerini ve daha önemlisi Türkiye'yi "yolsuzluk kumpasları"ndan "kurtarmak" için...


6 Haziran 2001
Çarşamba
 
CENGİZ ÇANDAR


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED