T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Kral çıplak...

Geçen gün televizyonun birinde Ferdi Tayfur tek kanallı TRT döneminde arabesk yasağını eleştirirken "Ben milletine böylesine düşman olan başka bir devlet tanımıyorum. Allah bizi koruyor olmasa bu memlekette kan gövdeyi götürür" dedi.

Şimdi bu sözü bir siyasi veya siyaset yazıları yazan bir gazeteci söylese ya 156'dan ya da 312'den hakkında çoktan dava açılmıştı. Ne amaçla söylemiş olduğu hiç önemli değil...

Cumartesi günü Azerbaycan ile oynadığımız maçta yaşanan Şeref Tribünü krizi giderek tırmanıyor. Tırmandıran da Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Fikret Ünlü. Sorumlular hakkında dava açacağını söylüyor. Çünkü bandonun ona sırtını dönerek marş söylemesinin yanında, bütün talimat ve telkinlerinin de gözardı edilerek hiç kimsenin onu takmamış olması bağrına taş gibi oturmuş görünüyor.

Ben olsam da aynı şeyleri düşünürüm. Bu kadar madara olduktan sonra...

Ama işi buraya getiren kim?..

Sadece milli maçlarda değil, derbilerde veya tribünlerin dolduğu her maçta yıllardır sıkıntıyı yaşatanlar kimler?..

Ulusoy, "şeref tribününü kimlerin doldurduğu herkes tarafından biliniyor" diyor da kimlerin doldurduğunu açık etmiyor.

Hadi bunları da biz dillendirelim; Böyle maçlarda şeref tribününü iktidar partisinin milletvekilleri değil, ne kadar ilçe başkanı varsa onlar, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü veya İl müdürlüğü yetkililerinin akraba-i taalükatından, hatırlı kişilerden kimler varsa onlar doldurur...

Bir derbi maçında Milli Takım Teknik Direktörü en arka sıralardan zor yer bulurken iktidar milletvekilinin üçüncü dereceden arkadaşı en ön sıralarda yer bulur...

Yani orada herhangi bir kurala bağlılık sözkonusu değildir. Konjektürel yerleştirmeler sözkonusudur. Sayın Ünlü devlet protokolünden bahsediyor. Hangi devlet protokolünde Bakan ile il müdür aynı sırada yer alır?..

Fikret Ünlü'ye düşen Futbol Federasyonu Başkanı'nı tehdit etmek değil. Doğruyu görüp bu işin olması gerektiği gibi yapılmasını sağlamaktır.

Fikret Ünlü emin olsun ki yarın iktidardan düştüğünde o memurlar onu o kapıdan içeri bile almayabilirler. UEFA bu konuda ne diyorsa öğrenip yerine getirmek en akıllıca çözümdür.

AB'ye üyelik, AB normlarına uymak gibi deyimler günümüzün moda kelimeleri. En basitini bizlerspor sahalarında bile uygulamaktan aciz bir durumdayız.

FİFA bir uluslararası maçta senin devlet protokolünü tanımıyor. İstediğin kadar bir taraflarını yırt. Burasını ben istediğim gibi düzenlerim. Sen de bana uymak zorundasın diyor. Bu kadar basit... O zaman ağzımızda sakız olan AB standartlarını uygulamaya stadlardan başlayalım.

Yoksa devletin askeri bandosu sana sırtını da döner federasyon başkanı kaale de almaz. Şaşkın ördek gibi orta yerde kalıverirsin.

Bugüne kadar yapılan çirkinliklere Haluk Ulusoy'un yaptığı "kral çıplak" demekten ibarettir. Türk sporunun böyle yöneticilere ihtiyacı var... Bugün Bursa'da da aynı maçın tekrarı var. Bakalım 4 günde ne kadar mesafe alabilmişiz burada göreceğiz...


6 Haziran 2001
Çarşamba
 
YUNUS AKGÜL


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED