T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

G Ü N D E M

Depreme amortisörlü çözüm

Başta Japonya olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde uygulanan ve amortisör gibi işleyen 'taban izolasyon sistemi', binaların temel ile irtibatını keserek depreme karşı koruma sağlıyor.

Deprem uzmanı tüm bilimadamları, ittifak halinde İstanbul'da birden fazla yıkıcı depremin olacağını her fırsatta dile getirirken, İstanbul halkı eli-kolu bağlı, adeta 'kıyameti' bekliyor. Bilimadamları, işin işten geçmek üzere olduğunu, depremin kapıyı çalmasının an meselesi olduğunu belirttikçe, İstanbul halkı hop oturup hop kalkıyor. Binalar gözden geçirilmeli, zeminler test edilmeli, sonuca göre evler güçlendirilmeli. Olmuyorsa yıkılmalı, zemine uygun olarak yeniden yapılmalı. Gerekirse uygun arsa bulunup oraya yerleşmeli... Bunlar zorunlu... Herkes de gönüllü. Ama bütün bunlar nasıl olacak? Başını sokacak binayı buluncaya kadar ömrü heba olan yoksulluk sınırının altında veya açlık sınırındaki insanlar milyarlarca liralık masrafı nasıl karşılayacak? 12 milyon İstanbullu, 'zorunlu deprem ölümü' cezası çekiyor adeta...

Ankara'daki yetkililer ve onların yerel temsilcileri ise, her zaman olduğu gibi 'gerekli tedbirleri alıyorlar'... Deprem olduğunda enkaz altından (canlı ya da ölü) insan kurtarmak için kurtarma ekipleri kurduklarını söylüyorlar. Bir de 'ceset

'Sarsım yalıtımı' sistemi...

Yeni Şafak'a yaptığı açıklamada, çarpık kentleşmenin yüzde 75, gecekondu alanının yüzde 55 ve yorgun bina oranının yüzde 64 olduğunu belirttiği İstanbul'un kurtuluşu için üç öneri sunan Prof. Dr. Ahmet Ercan, bu önerilerini şu şekilde sıraladı: "Projeli binalar güçlendirilebilir ve onarılabilir. Geri kalanlar doğrudan yıkılıp yeniden yapılabilir. Bunu, kat karşılığı gibi çeşitli yöntemlerle gerçekleştirebiliriz. Gecekondular çok alan kaplıyor, buna karşılık buralarda çok az nüfus barınıyor. İstanbul'daki toplam gecekondu nüfusunu birkaç gökdelene sığdırmak mümkün."

Üçüncü teklifinin çok nüfus barındıran binalarla, Akmerkez gibi büyük işyerleri, havalanı, üniversiteler, önemli camiler, okul ve diğer hayati yapılar için 'sarsım yalıtımı' olduğunu kaydeden Ercan, "Bu yöntemle binanın temel ile irtibatı kesiliyor. Bina hokkalar üzerine alınıyor. Bu hokkalar amortisör görevi görüyor. Bu sistem Atatürk Havalimanı'nda kullanılmıştır. Bolu Tüneli için bu sistemin yeni bir versiyonu öneriliyor" dedi.

İstanbul'daki viyadüklerde bu sistemin başarısız bir uygulamasının yapıldığını belirten Ercan, "İtalya'dan satın alınan bu sarsıntı söndürücüler kalitesiz olduğu için başarısız olmuştur. Sistem iyi ama malzeme kötü. Bu yüzden ben sistemi savunmama rağmen, gündeme getirmekte çekingen davranıyorum" diye konuştu.

Ton başına 50 dolar

Taşıyıcı üzerine binecek yük dikkate alındığında lamine edilmiş kauçuk taşıyıcının çıplak maliyetinin, ton başına 50 dolar olduğunu belirten EMKE Genel Müdürü Mehmet Emre Özcanlı ise, proje, işçilik ve diğer kalemlerden oluşan giydirilmiş maliyetin, mevcut binalarda toplam maliyetin yüzde 30'una kadar çıkabildiğini, yeni yapılacak yapılarda ise bunun oldukça düşerek, ortalama yüzde 10'a kadar indiğini belirtti. Fiyatların projeye göre verilmesinin daha gerçekçi olacağına dikkat çeken Özcanlı, halen inşa aşamasında olan Kocaeli Üniversitesi Hastanesi'ni buna örnek gösterdi. Toplam maliyeti 40 milyon dolar olan sözkonusu hastaneye lamine edilmiş kauçuklardan 265 adet konulacağını anlatan Özcanlı, bunların maliyetinin 2.5 milyon dolar tuttuğunu kaydetti. Sistemin, dünyada yaygın olarak Japonya başta olmak üzere ABD, Almanya ve İtalya'da uygulandığı kaydeden Özcanlı, Rusya'nın da sistemi ilk tanıyan ülkelerden olduğuna dikkat çekerek, Sovyetler Birliği döneminin ünlü istihbarat örgütü KGB'nin Moskova'daki merkez binasında bile zemin izolasyonunun kullanıldığını bildirdi.

8 BÜYÜKLÜĞÜNDEKİ DEPREMİ 5,5'A İNDİRİYOR

Türkiye'de yeni yeni tanınmaya başlayan 'taban izolasyon sistemi' ile ilgili çalışmalar yapan Deprem Yüksek Mühendisi Mehmet Emre Özcanlı, sözkonusu sistemin binalarda elastik davranışı artırdığını, yapıya gelen kuvvetleri azalttığını ve kat ivmelerini küçülttüğünü belirterek, "Yapılan bir araştırma, taban izolasyonlu bir binada, 8 büyüklüğündeki bir depremin 5,5 büyüklüğünde hissedildiğini ortaya koymuştur" dedi.

6,9 büyüklüğündeki 17 Ocak 1995 Kobe depreminden sonra Japonya'da taban izolasyonlu bina talebinde bir patlama olduğunu kaydeden Özcanlı, "1995'e kadar 80 binaya uygulanan sistem, günümüzde 800 kadar binaya uygulanmıştır. Bu talebin artmasında Kobe'de bulunan ünlü USC Hospital binasındaki taban izolasyonunun mükemmel sonuç vermesi etkili olmuştur" şeklinde konuştu.

Depremlerin ayı ve saati var mı?

Türkiye'de 4000 yıllık geçmiş deprem oluşumları belgesi incelendiğinde çok çarpıcı sonuçlarla karşı karşıya kalıyoruz. Olasılık oranı yüzde 13 ile düşük olmasına karşın, Türkiye'de depremler en çok Ağustos (8. ay), Ekim (10. ay), Kasım (11. ay) ve Ocak'ta (1. ay) olmaktadır. Gün içinde en çok akrep ve yelkovanın yatay olduğu konumlarda (sabaha karşı 3, sabah 9-10, öğleden sonra 3 gibi) olmaktadır. 4 Ocak yerin güneşe en yakın, Temmuz ise en uzak olduğu zamandır. Ayın dolunay ve yeniay (karanlık) olduğu zamanlarda, ay, yer, güneş aynı hizadadır. Dolunayda ay, yer, güneş dizimi, yeniayda yer, ay, güneş dizimi gerçekleştiğinde; yer ekvatorda mekik gibi, yarımay olduğunda da kutupta mekik gibi olur. Depremler en çok dolunay ve ilkay döneminde olmaktadır.

Deprem dayanıklılık testine ilgi yok

Yaklaşık 47 bin binanın bulunduğu Küçükçekmece'de, yapıların depreme dayanıklılığının belirlenmesi ve zemin etütlerinin yapılması amacıyla önceki yıl kurulan İskender Iğdır Deprem Araştırma, Zemin ve Beton Laboratuvarı'na, bugüne kadar 449 başvuru yapıldı. Yaklaşık 850 bin binanın bulunduğu il genelinde ise Türkiye Deprem Vakfı'na yapılan başvuru sayısı 8 bini bulmadı.

Küçükçekmece Belediye Başkanı Halidun Özbatur, belediyenin paraya çok ciddi şekilde ihtiyacı olduğu bir dönemde, yaklaşık 30 milyar lira harcayarak laboratuvarı kurduklarını belirtti. Halidun Özbatur, şöyle devam etti:

Kontrol şart

"Binasının depreme dayanıksızlığından emin olan vatandaşımız, bilgilenmekten korkuyor. İlçemizde yaklaşık 47 bin bina var ve bunlardan sadece 449'u bize geldi. Herkese potansiyel suçlu gözüyle bakmıyoruz, ama ferdi olarak yapılmış binaların mutlaka kontrolden geçmesi lazım. Vatandaşlarımıza çağrıda bulunuyorum: gelin binalarınızı kontrol edelim. Özel firmaların 4-5 milyar liraya yapacakları kontrolleri, biz, burada 200-300 milyon liraya kontrol ediyoruz. Vatandaşlarımıza ücretsiz hizmet vermeye de hazırız."

Türkiye Deprem Vakfı İkinci Başkanı Prof. Dr. Semih Tezcan da 17 Ağustostan sonra, binalarının depreme dayanıklılığını ölçmek isteyen vatandaşların yoğun başvurusuyla karşılaştıklarını ve bu dönemde yaklaşık 8 bin binayı kontrol ettiklerini kaydetti. Prof. Dr. Tezcan, yaklaşık 850 bin binanın bulunduğu İstanbul için bu talebin çok düşük olduğunu ifade ederek, "Vatandaşlarımız binaları için hiçbir şey yapamayacak durumdaysalar bile, en azından bilgilenmek açısından bu kontrolleri yaptırmalıdırlar" dedi.

 
Tatil dönüşü yasak!
İmam Hatip Liseleri'nde öğrenim gören kız öğrenciler, yarıyıl tatili dönüşünde başörtüsü yasağı yüzünden yine okullara alınmadı.
TERFİ YUMURTASI
Son günlerde "kulaksavar" krizi ile çalkalanan Botaş Genel Müdürlüğü'nde, böcek araması yapılırken, üzerinde Arapça harfler yazan sürpriz bir yumurta bulundu.
İSKİ alacak zengini
Vatandaşın 500 bin liralık su borcu için ekip gönderip hemen suyunu kestiren İSKİ, trilyonluk alacaklarını almakta aciz kalıyor.
Türkiye'nin 'kayıp yüzü'
YAKAD Başkanı Zafer Özbilici, yakınlarını kaybeden yaklaşık 10 bin ailenin, hâlâ umutla kayıp yakınlarını beklediğini söyledi.
Şike'de ifadeler alınıyor
Futbolda şike çetesi iddialarıyla ilgili soruşturmada ifadelerin alınmasına devam ediliyor. Soruşturma kapsamında bazı hakemlerin Kadıköy Cumhuriyet Savcılığı'nda ifade vermeleri bekleniyor.
Doktorlara gözdağı
Ayrıcalıklı hasta dönemini kapatmaya çalışan Sağlık Bakanlığı, genelgeye uymayan doktorlar hakkında soruşturma başlattı. Bakan Durmuş, şikayetleri değerlendirmeye aldıklarını bildirdi.
KAYSERİ HAVA İKMAL BAKIM'DA 8 TUTUKLAMA

SAĞLIKTA ZORUNLU HİZMETE TEPKİ
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konsey Başkanı Füsun Sayek, sağlık personeline yeniden zorunlu hizmet uygulamasının, "anti-demokratik bir uygulama" olduğunu öne sürerek, altyapısız sağlık ocaklarında, hastahanelerde, sadece steteskopuyla hekimlerin yapabilecekleri çok fazla bir şey olmadığını söyledi. Füsun Sayek, mecburi hizmet yasasının, yılda 4 bin 500 hekim yetiştirilmesine rağmen, "istihdam politikalarındaki yanlışlar" nedeniyle bir kez daha politikacının can simidi olduğunu savundu. 1981 yılında yasalaşan "Bazı Sağlık Personelinin Devlet Yükümlülüğüne Dair Kanun"un demokratik olmayan bir uygulama olduğu öne süren Sayek, yasanın, 7 yıldır Bakanlar Kurulu kararıyla ertelendiğini ve erteleme süresinin 27 Mart 2002 tarihinde dolacağını hatırlattı. Sayek, yasanın ilgili maddesinin uygulanmaması için Sağlık Bakanı Osman Durmuş'a çağrıda bulunduklarını söyledi.

27 Şubat 2002
Çarşamba
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED