T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

T E L E V İ Z Y O N

'Türkiye sarsılır' demiyor!

Bir Yudum İnsan'la ince ve hüzünlü hayat hikayelerini ekrana taşıyan Nebil Özgentürk, 100'e yakın portre ile ilgili sırlar taşıdığını, ancak bunları mezara götüreceğini söylüyor...

Gazetelerde "Bir İnsan Bir Hayat" başlığıyla yer alan öykü yazılarıyla tanıdık onu. Sonra yazılar "Bir Yudum İnsan" adıyla kitaba dönüştü. Kendisinin de dediği gibi sokaktaki hayatların yanında, tanıdığımızı zannettiğimiz ünlü isimlerin hayatlarıyla ilgili de pek çok sır vardı. O da bunların izini sürmeye başladı. Böylece kitap aynı adla, popülerle yaşanmışlığın içiçe olduğu, ince ve hüzünlü yaşam hikayelerinin ekrana taşındığı bir programa dönüştü. Portreler, renkliydi. Bazen ünlü bir yazar, şair, müzisyen veya ressam, bazen de kimsenin bilmediği bir isim...

Atv'de yayınlanan Bir Yudum İnsan'la bugüne kadar 100'e yakın portreyi ekrana taşıyan Nebil Özgentürk, yaptığı programda sadece insan öykülerini anlatmadı. Her bölümde bir tema yakalayarak insanlarla birlikte Türkiye'yi de anlattı. Çünkü, herkesin yolu Türkiye'nin sorunları ve coşkularıyla kesişiyordu. Kâh darbelerle, kâh tiyatro ve sinemanın 70 yıllık tuhaflıklarıyla...

'İnsanlara saygılıyız'

Portrelerde sanatçıların acılarına, yalnızlıklarına, çocukça kalplerine tanık olan Nebil Özgentürk, bazı programlarda olduğu gibi kişilerin özel hayatıyla ilgili ifşaatlarda bulunmamasının sebebini bakın nasıl açıklıyor: "Biz, programın da adında olduğu gibi bir yudum anlatıyoruz. Bu bir yudum anlatımda da bir etiğimiz ve estetiğimiz var. Derdimiz özel hayat değil. 100'e yakın portrede Nebil Özgentürk büyük sırlar taşıyor ama o sırlar da mezara kadar gider. Bunu o insanlar da biliyor. Çok özel bir şey yakalamışsam onu niye yansıtayım? Tek kelimeyle bile bir insanı kırabilirsiniz. İnsanların hataları da söylenir ama bunun bir üslubu olmalı. Bizim programımızda eleştiriler varsa, eminim ki o bile portresini yaptığımız insanın kendi özeleştirisidir. Şikeci bir futbolcuyu anlatırken bile onu sempatik anlattık. Vay alçak şikeci diye tanıtmadık."

Başarının sırrı, beyin ve kalp ortaklığı

Ekonomik kriz nedeniyle belgesel programların hepsi teker teker yayından kaldırılırken, Bir Yudum İnsan zaman zaman reytinginin çok düşük olmasına rağmen devam etti. Bunun nedenini, kanalıyla arasındaki karşılıklı özveriyle açıklayan Özgentürk, programın başarısını da başında bulunduğu ekibin beyin ve kalp ortaklığına bağlıyor. Öfkelerini, kırgınlıklarını, hatta sistemle olan sorunlarını anlatmaya çalıştıkları Bir Yudum İnsan portrelerindeki kimliklerden birer parça taşıdıklarını vurgularken de şu örneği veriyor: "Metinleri okuyan Mümtaz Sevinç, sesiyle programa bir duygu katıyor mesela. Ancak Sevinç bu portreleri, bu metinleri sevmese, o insanların coşkularını ve öfkelerini paylaşmasa metinleri bu kadar iyi okuyamaz." TV'deki rekabet ve cıvıklık ortamında izleyiciyi fazla popüler olmayan veya Türkiye'nin yakın tarihindeki unutulmaya yüz tutmuş insanlarıyla buluşturan Özgentürk, "Her gün televolelere çıkan insanların belgeselini çeker misiniz?" sorusuna tereddütsüz, "hayır" cevabını veriyor.

YENİ BELGESEL YOLDA...

Ekonomik kriz nedeniyle hemen bütün belgesellerin teker teker ekrandan çekildiği günlerde de boş durmayıp yeni belgesel hazırlıklarına girişen Nebil Özgentürk, ortaya oldukça nitelikli bir yapım daha çıkarmış. Özgentürk, geçtiğimiz yıl çalışmalarına başladığı 'Onlar Rüzgara Karşı Yürüdüler, Yüzümüzü Güldürdüler' adlı projenin de tamamlandığını söylüyor. Yurt dışında başarılı olmuş veya başarısı ülke sınırlarını aşıp dünyanın değişik bölgelerinde adını kabul ettirmiş isimlerin hayat hikayelerinin anlatıldığı 10 bölümlük belgesel, "Onlar Rüzgara Karşı Yürüdüler, Yüzümüzü Güldürdüler" önümüzdeki günlerde yine atv ekranında belgeselsever izleyiciyle buluşacak.


SEYRİ ŞAHANE Seyri Şahane
Zaga da zagalanırmış!
Selah Kemaloğlu'ndan bir ekran notu: Özel TV'lerin yaygınlaşması sürecinde magazin programları kendi "matah" konumunu sağlamlaştıradursun, herkesi "zagalayan" Okan Bayülgen'in "zagalanması" ile "postmodern" bir magazin eleştirisine tanıklık ediyoruz. Bayülgen, iki haftadır hakkında magazin programınlarında çıkan haberleri Zaga'da uzun bir girizgahla yalanlama telaşında. İlk hafta medyazedeliğini, "ben sizden güçlüyüm" replikleri içinde dışa vuran Bayülgen, bu sefer de magazine açtığı savaşın neferi rollerinde verip veriştiriyor.

Bayülgen'in "yalan haber üzerine kurgulanmış" magazin programına tepkisi anlaşılabilir. Ancak yıllardır kendilerine her mikrofon uzatıldığında medyaya malzemeler sunan Bayülgen, yine bu tartışmada -sevgili- Aysu Dere'nin sözlerini "sansür"lüyor. Bayülgen'in rahatsızlığı ne? Medyanın dezenformasyonuna karşı bir savaş mı açmış? Yoksa muhkemleştirdiği konumunun ardından "yol arkadaşlarına" vefasızlık mı yapıyor? En son bir gazetenin magazin ekinde, yine "Sevgilisini aldatan Okan Bayülgen" le başlayan ve bu haberin kemancısı bayan ile "esas kız"ın fotoğraflarının yer aldığı haberleri görüyoruz. Programına sürekli popüler "saygın" konukları çıkaran Bayülgen'in magazinle savaşının nereye gideceğini, "tepkisiz ve izleme dürtüsü güçlü bir toplumun bireyleri" olarak yine heyecanla izleyeceğiz.

Ancak Bayülgen'in zagası artık yavaş yavaş "zagalanıyor" gibi. Kendi izleyicisine "programın formatı" gereği her türlü hareketi yapmayı mübah gören Bayülgen, bu hafta bir izleyicinin kendisini bazı ithamlarda bulunmasına kızıyor ve seyircisine "erkeklikle" özdeş yiğitliğe davet ediyor. Ne yazık ki Bayülgen'in programına telefondan hiç erkek izleyici katılmıyor. Timsahlar yavrusunu yiyor.! Okan Bayülgen "zagalayayım" derken "zaga"lanyor!

 
Uzak diyarlara 'ayna' tutan yapım
Afganistan'dan Sibirya'ya, Kamboçya'dan Tanzanya'ya, Moğolistan'dan Avustralya'ya kadar dünyanın çok farklı ülkelerinde çekimler yapan Ayna yeni bölümleriyle ekrana dönüyor. Saim Orhan'ın hazırlayıp sunduğu Ayna programının yönetmenliğini ise Mustafa Savaş üstleniyor.
Kendisine has üslubuyle yine çok farklı diyarları seyircisiyle buluşturacak olan program, küresel köyün cazibedar köşeleri, inanılmaz ilginçlikleri, yabancı kültürleri, insanlarının samimiyeti ve sıcaklığı Ayna kareleriyle ekranlara yansıtacak. Ayna bazen bir çadırdan, bazen de New York Times Square'den seslenecek izleyenlere. Stv / 21.30

UÇUŞ KORKUSU ÜZERİNE SOHBET
Uçuş ve yükseklik korkusu "Sağlıklı Toplum ve Yaşam"da tartışılıyor. Mete Alpman'ın yapımcılığını üstlendiği programın konukları "Take-off"un sunucusu H. Naz Boran, Prof. Dr. Arif Verimli, Talpa Genel Sekreteri Namık Kemal Küpoğlu ve psikiyatrist Dr. Murat Cöngövel. Program, uçuş korkusuna ışık tutuyor. Etv / 21.00
MÜKREMİN DE KRİZ KURBANI!
Bir Demet Tiyatro'da Mükremin, kriz sebebi ile Güzide'ye yaptığı evlenme teklifini ertelemek zorunda kalınca onunla arası açılır. Bunalıma giren Mükremin'le sevgilisini barıştırmak isteyen Lütfiye'nin iyi bir fikri vardır. Köpeğin sahibinin bulunması üzerine üzülen Berk'i pedegoga götürürler. Star / 20.30
Parça parça, parçalanmış hayatlar
1998'de İsveç'in En İyi Yabancı Film Oscar adayı gösterdiği Tik Tak, parçalanmış farklı hayatları anlatıyor. Bir daireye ihtiyaç duyan polis bir arkadaşından yardım istiyor. Yiva, Lasse ve Jorma ise Pedro'dan bir teklif alıyorlar. Bu ilginç geceyi hiçbiri unutamayacaktır. TİK-TAK Yön: Daniel Alfredson Oyn: Thomas Hanzon, Tintin Anderson KANAL 7 / 01.30
Max, yine yolsuzlukların peşinde Kara Melek'te, mali sıkıntı çeken Midilli kurye şirketi Hintli bir işadamı tarafından satın alınacaktır. Müdürleri bunun için Max ve diğer kuryeleri sıkı kontrol etmektedir. Şirkette imaj yenileme faaliyeti başlatır. Papa'nın İtalya parlamentosundaki girişimlerinden rahatsızlık duyan istihbaratçılar ise, Lydecker'den yardım ister. Kanal 7 / 22.30
27 Şubat 2002
Çarşamba
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED