T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İdam, MHP ve asker...

Önümüzde, kendi irademizle bir karara bağlayamadığımız ve nihai kararları dışarıdan gelen baskı ya da talepler yoluyla verilecek iki konu bulunuyor: İdam ve Öcalan! Her iki konu da birbiriyle yakından ilgili çünkü, Öcalan asıldıktan sonra idamın kaldırılıp kaldırılmamasının; idam kalktığında da Öcalan'a karşı efelik yapılıp yapılmamasının önemi ve anlamı bulunmuyor. Bu paradoksa esir olan Türkiye Cumhuriyeti, AB sürecindeki en önemli açmazını yaşıyor. "Ulusal onur"u olmasa bile hiç olmazsa zevahiri kurtaracak bir çözüm bulma çabaları da giderek daha umutsuz bir hal alıyor.

Bu paradoksu aşabilmek çok da güç zira; teoride idamın kaldırılmasına taraftar olanların hatırı sayılır bir bölümü bile, Öcalan'ın bu ülkeye verdiği zarardan dolayı mutlaka asılması gerektiğini düşünüyor. İdamın kaldırılmasına karşı olanlar arasında da Öcalan asılacak olursa, bunun Türkiye'nin önüne eskisinden daha kanlı bir PKK sorunu çıkartabileceği endişesini taşıyanların sayısı az değil.

Türkiye'nin bir devlet olarak nasıl köşeye sıkıştığını da kurumlarının refleksinden anlayabiliyoruz. Öcalan'ın yakalanması nihayet, ABD tarafından gerçekleştirilen ve Avrupa'nn çanak tuttuğu bir operasyonun ürünüdür. Türkiye'ye teslim edilme şartları arasında da "kesinlikle asılmaması" olduğu bilinmektedir. Değil asmak, Öcalan'ı asmaya niyetlenmenin bile Türkiye'ye eşi benzeri görülmemiş bir izolasyona malolacağı besbellidir. Bu şartlar altında, "idam kalsın" tutumunda neredeyse ortak politika üzerinde ısrar eden iki kurum Genelkurmay Başkanlığı ve MHP'nin göndere çektikleri "vatanseverlik" bayrağı hiç de heyecan verici değildir.

Çünkü, bugüne kadar elinin ulaştığı, gücünün yettiği her konuda taraf, muhatap ya da yetkili olduğuna bakmaksızın görüş belirten ve hatta direten Genelkurmay'ın şimdi, "Biz tarafız. Dolayısıyla bu konudaki kararı Meclis'e bırakıyoruz" mealinde tavır geliştirmesinin anlamı topu taca atmaktır. İrtica ile mücadele yasalarının çıkarılması, ifade özgürlüğü, temel eğitimin süresinin artırılması vb. konularda Meclis'e baskı yapabilen bir kurumun, sıra idam gibi iki ucu keskin bir konuya geldiğinde kendisini demokrasinin sınırları içine çekmesi şaşırtıcıdır.

Üstelik her ikisi de kamuoyu tarafından iyice bilinsin diye, bir yandan "idamı kaldırmayın" bir yandan da "biz karışmayız, meclis bilir" mesajlarını aynı anda ve aynı şiddette veriyor olması da manidardır.

Elbette, bir demokraside ordu hiçbir konuda Meclis'ten önce karar verme yetkisine ve hiçbir konuda taraf olma hakkına sahip değildir.

Ayrıca, ortada taraf olmak durumu sözkonusu ise, taraf olan devletin bir kurumu değil bizatihi kendisidir. Siyaset de yargı da bu mantık çerçevesinde tezahür eder ki, demokrasilerde bunun aksi düşünülemez.

Bu açıdan bakıldığında ortada olumlu bir gelişme olduğundan söz edilebilir ama Genelkurmay'ın tavrında Meclis'in işlerine karışmaktan vazgeçmek değil, kısa bir mola vermek var. Bunun gerekçesi de idam ve Öcalan konularının bütün kurumların prestijinin sarsacak kadar netameli oluşudur.

MHP'nin tutumuna gelince....

Benzer bir sorunu onlar da yaşıyor. Parti olarak en vazgeçilmez politikası olan PKK ve Öcalan karşıtlığının önlerine koyduğu bu tarihi sınavdan hiç olmazsa asgari geçer notunu alabilmek için askerden kopya çekmek dahil her yolu deniyor. Ama, siyasi partilerin konumu kamu kuruluşlarından farklı olduğu için bu çabalar fayda etmiyor.

Onlar da "biz idamın kaldırılmasına karşıyız ama Meclis kaldırırsa buna karışmayız" havasında ama tabii ki böyle bir lükse sahip değiller. Sadece bir koalisyon hükümetinin ortağı oluşu değil, altına imza attıkları AB belgeleri bu kaçak güreşe mani oluyor.

Siyasi partilerin halka karşı ikili tutum geliştirme, rol kesme gibi hakları bulunmuyor. MHP şimdi, her fırsatta "olmazsa olmaz ilkeler" olarak vaz'ettiği hatta karşıtlara karşı "vatanseverlik kriteri" olarak dayattığı bir konu ile yüzleşmek zorundadır.

Türk toplumunun son tahlilde istikrar yanlısı olması ve Öcalan asılmasa bile bunu "memleketin hayrı"na yoracak olması MHP'yi kurtaramaz.

İdama karşı olmak –iddia edilenin aksine– saygı duyulacak bir görüştür. Ama, hem iktidarı garantide tutup hem de idamın kalkacağını bile bile, "herkes idamı kaldırmak isterken biz vatan uğruna buna karşı çıktık" tiradını okumak gibi bir tavır saygıyı hak etmiyor.

MHP iktidar performansında bütün temel ilkelerini birer birer tüketiyor ve kamuoyu da bu parti için gerçekten "olmazsa olmaz" şeyin ne olduğunu merak ediyor.


27 Şubat 2002
Çarşamba
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED