T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Çiçek dili

Geçen hafta Nazım Hikmet Polat'ın hazırladığı Kitabevi Yayınları'nın bastığı bir kitaptan bahsetmiş, yazarı hakkında malumat vermiş, ancak muhtevasından pek söz etmemiştim.

Cevat Rüştü'nün yazılarından oluşan bu eser Türk Çiçek ve Ziraat Kültürü adını taşıyor. Çiçek edebiyatımızdan, maşhur çiçek sevdalılarından, çiçek ve medeniyet ilişkisinden bahseden yazılar içinde bölük-pörçük pekçok yerde rastladığımız çiçek dili üzerine de iki yazı yer alıyor.

Bu yazılardan özetle çiçeklerden bazılarının sembolik olarak hangi mânaları taşıdığını aktarmak istiyorum.

Sarı gül; sadakatsızlık ifade eder.
Lâle; ihtişam ve debdebe mânası taşır.
Beyaz akasya çiçeği; platonik aşk anlamındadır.
Pembe akasya çiçeği; ise incelik ve zarafet karşılığıdır.
Kamelya; azim, sebat ve devamlılık
Sardunya; rüçhaniyet (üstünlük) ifade eder.
Sarmaşık yaprağı; dostluk
Susam çiçeği; sağlık, gürbüzlük
Yonca; hayatın kendisi

Hercai menekşe; düşünceyi karşılar. Enteresan değil mi, hem adının önünde "hercai" sıfatı var, hem düşünce gibi ciddi bir kavrama karşılık kullanılıyor.

Nergis; aldatıcı bir ümit mânası taşır.
Sabur çiçeği; sabır ve sebatı gösterir.
Palmiye; ise zafer alametidir.
İf (Porsuk ağacı); bir mahzuniyet belirtir.
İris (Süsen çiçeği); iyi haber timsalidir.

Defne; palmiye gibi muzafferiyet mânası taşır, hatta buna sembol olmuştur. Eski komutanlar, imparatorlar başlarında defne yaprağından yapılmış taçlar taşırlardı.

Sarmaşık; bir mânada dostluk çağrışımı yapar. Burada bulunduğu yerdeki ağaç, duvar, tel, dal her ne ise ona sıkı sıkı sarılan sarmaşığın dostluk ifade edişinde şaşılacak bir yan yok elbette.

Araplar'ın "ışk-aşk" dedikleri de bu sevgi ve dostluktur aslında. Yazar burada bir Fransız şairinden bir söz aktarıyor ki cidden kayda değer: Dostsuz bir adamın ancak yarısı mevcuttur.

Zambak; saflığa delalet eder. Bilhassa beyaz zambak böyle olmalıdır.

Divan şairlerinin mahmur görünüşü sebebi ile sevgilinin gözüne benzettikleri nergis ilginçtir ki çiçek dilinde egoizm (hod-pesendî) ifade etmektedir.

Çiçek dilinin verdiği mânalar şairler tarafından her zaman dile getirilmiştir. Gül goncası; genç kız, bakire, söylenmemiş söz vb. gibi alınmış, gül bizatihi Hz. Peygamber için kullanılmış, lâle, aynı harflerle yazıldığı için lafza-i celal levhalarına konulmuş, sümbül âtıfet (iyi düşünce, teveccüh, koruma, sevgi, ihsan) mânasına alınmış, en dokunaklısı ise herhalde su nilüferi olmuştur. Güçsüzlük, âcizlik, zayıflık, geçicilik ifade eder. Bu sebeple de olsa gerek 17. asır şairlerinden Kalaycızade Rehâyî bana göre Divan edebiyatımızın zirvelerinde duran şu beyti söylemiştir.

Heman ağlayı geldim âleme ağlayı gittim ben
San ol nilüferim kim suda bittim suda yittim ben.


27 Şubat 2002
Çarşamba
 
MUSTAFA KUTLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED