|
|
...yenmek isterdim
Yıllardır bana "esirgenmiş sevginin bacak arası yemeye mahkum bir futbolcusuymuşum" gibi bakan İngiliz'in, artık "hayret! sizi nasıl oldu da yenemedik" şekline dönmüş bakışlarını "sizden öğreneceklerimiz varmış, saygılar sunarım" şekline dönmüş halini görmek için iliklenmiş blazer titizliğinde bakmalarına, burnum havada ve ağzım hafif kasılmış dikizler atabilmek için yenmek istiyordum. Milletin özbenliğini doldurup; kompleksi, şişmiş bir dışavurumculuğa döndürebilmek için yenmek istiyordum. "Bakın, tek kolumuz arkadan bağlı olarak bile sizi yeneriz, ey güneşin hep üzerinde kaldığı imparatorluk" demek için yenmek isterdim. En İngiliz Türk Bülent Yavuz'un bile durduramadığı bir takımın mucitlere icatlarını gözüne soka soka yenmelerini isterdim. Topuyla tüfeğiyle gelen Liverpool'a karşı Mondragon yine oyuna kuş kondurup altı gol birden kurtarınca Aslanlar gibi savaşan 11 Galatasaraylı'nın Dünya'nın en iyi ve pahalı markalarından birine "yazık" olmasından korktum. İlk yarının yüzde 61'e yüzde 39'luk topa sahip olma oranı ve 7'ye 4 korner üstünlüğümüze rağmen tam hakettiğimiz anda kaybetmekten korkuyordum. Sonra birden baktım ki, bu bir Türkiye Ligi maçı değil ve Galatasaray toptan başka şeylerle uğraşmak zorunda değil. Adam gibi oynamasına izin verilince Radu iğne deliğinden kafasını geçirdi ve İngilizler bana saygı duyarken, ben Heskey'in attığı gole saygı duymak zorunda kaldım. Ve bir kez daha futboldaki efendiliğini kabul ettirip, koskoca İngilizler'in diş geçiremediği bir takım olmanın tadını hissettim. Ama dün gece açıkcası yenmek isterdim...
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |