T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
I. Dünya Harbi öncesine dönüş

Geçen akşam internette posta kutuma gelen iletileri okumakla meşgulken, tevâfuken uzun süredir görüşemediğim bir arkadaşımla karşılaştım ve o vesileyle kendisiyle hem biraz hasret gidermiş oldum, hem de böylelikle biraz hasbihal etmek imkânı buldum. Kendisi akademik araştırmaları sebebiyle Amerika'da bulunduğundan, söz, ister istemez "oralarda neler olup bittiği" meselesine geldi ve zaten iyi-kötü ma'lûmâtımız dahilinde bulunan bazı bilgileri aktardıktan sonra, ailesinin sokağa çıkamadığını ve gün boyunca çoluk-çocuk evde oturmak zorunda kaldıklarını söyledi.

Saf saf bu durumun sebebini sorduğumda, cevaben, ma'lum 'saldırı' sonrasında müslümanlara, bilhassa örtülü olduklarından ötürü müslüman kadınlara yönelik saldırıların arttığını ve kadınların korkudan evden çıkamadıklarını söyledi... Arapların sayesinde "başörtü" Amerikalılarca handiyse Arapların "millî kıyafeti" olarak algılandığından başı örtülü her hanım, Arap sanılıyormuş; dolayısıyla fanatik (!) beyazlara pek kolay hedef teşkil ediyormuş...

Hemen ardından söyledikleri ise daha dehşet vericiydi:

- Şimdiye kadar burada bu tür saldırılar neticesinde 40'ı aşkın müslüman öldürüldü.

Olup bitenleri gereğince takip ettiğimi söyleyemesem de yine de daha önceden bu denli yüksek bir rakamla karşılaş(a)mamış olduğuma hayıflandım. Tabiatıyla hemen ilk işim, basını veya televizyonları ciddiyetle takip ettiklerini bildiğim kimselere -ki içlerinde Berlin'de gazetecilik yapanlar da var- basında bu tür bilgilerin yer alıp almadığını sormak oldu. Ne gariptir ki kimsenin böyle bir şeyden haberi yoktu. Hemen herkes, Amerika'nın bazı eyaletlerinde müslümanlara yönelik irili ufaklı saldırıların olduğunu, küçük çapta bombalamalar, kundaklamalar gerçekleştirildiğini, hatta kimi cinayetler de işlendiğini, vs. bildiklerini ve fakat sayının bu denli yüksek olduğuna dâir bir haberle karşılaşmadıklarını söyledi.

Bir gariplik vardı. Kimbilir belki de güdümlü medya bombardımanı altında böylesi bir "beyaz adam vahşeti" (moda tabirle: "insan hakları ihlâlleri") ya -benim gibi- kimsenin dikkatini çekmiyor ya da haber değeri taşımadığı kabul edilerek kaybolup gitmesine gözyumuluyor olmalıydı.)

Fehmi Koru'nun ma'lûm 'saldırı' sonrasında neler olup bittiğiyle ilgili olarak bilhassa 'Taha Kıvanç' müstearıyla yazdığı ve birinci sınıf gazetecilik örneği olarak kabul edilmesi gereken son makalelerinde belki değinilmiş olabilir umuduyla Yeni Şafak arşivini biraz karıştırdıysam da ne yazık ki takib edebileceğim bir iz bulmayı başaramadım. (Bu konuda ciddiye alınabilir bilgilere ulaşanlar olur da bir zahmet bildirirlerse kendilerine müteşekkir kalırım.)

Görünürde hiçbir sebep yokken NATO'nun İslâm'ı ve İslâm dünyasını güvenlik ve savunma konsepti bağlamında mütalaa edeceğini açıklamasının hemen ardından ülkemizde de başlatılan cadı avı'nın (!) ne tür ızdıraplarla sonuçlandığını, halk arasında ne denli lüzûmsuz gerginlikler tevlîd ettiğini sanırım en iyi kızlarımız-kadınlarımız bilirler; başı örtülü olarak sokakta dolaşmanın, başı örtülü olarak alışveriş yapmanın, insanların, yan yan bakan o nazarlarını hep üzerinde hissetmenin, dışlanmanın, tedirginliğe yol açmanın ruhlarında nasıl da derin izler bıraktığını, evet belki de sadece onlar bilirler.

Şimdi iş daha ciddi boyutlarda...

Batı basınını biraz takip edenlerin bile hemen farkedecekleri üzere, müthiş bir imaj belirleme savaşı yaşanıyor. Öteden beri kontrollü olarak yürütülen bu imaj (çarpıtma) savaşı, şimdi dizginlenemez bir hale gelmiş durumda. Nasıl olsa elde herhangibir itirazı lüzûmsuz kılan bir gerekçe (!) var ya!? Hangi makamda bulunursa bulunsun, artık kimse ağzından çıkan söze dikkat etmiyor, kimi Batılı politikacılar bile "müslüman teröristlerden", "İslâm'ın zaten terörist yetiştiren bir din olduğundan" filan söz edip duruyorlar. Üstelik açıkça "kurunun yanında yaşın da yanması umurumuzda bile değil" dercesine... 27.09.01 tarihli Der Tagesspiegel, Almanya'da öğrenim gören bütün müslüman öğrencilerin "potansiyel zanlı" olarak görüldüğünü manşete taşıyor ve sözgelimi bugüne değin herhangibir örgütle ya da faaliyetle şu veya bu şekilde bir bağlantılarının olmalarının değil, sadece müslüman olmalarının bile araştırma kapsamına alınmaları açısından yeterli bulunduğunu yazıyor. ("Islamische Studenten unter Generalverdacht")

Bu işin sonunun nerelere kadar varabileceğini şimdiden kestirmek esasen zor değilse de varacağı noktayı telaffuz etmek pek zor!

Şayet vakit bulabilirseniz, lütfen I. Dünya Harbi öncesinde yazılıp çizilenleri, bilhassa dönemin gazete manşetlerini biraz karıştırınız; göreceksiniz ki sebepler de orada, sonuçlar da!


5 Ekim 2001
Cuma
 
DÜCANE CÜNDİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED