T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Dibe vuran Türkiye'den yenilmiş insan resimleri - 1

Aşağıda okuyacağınız satırlar vatansız olmanın acılarını yaşamış bir kadına ait. "Sonunda vatan para dedik şimdi oradan da sürgün olduk" diyen Fikret'in hikayesi.

Fikret'in dedeleri Mustafa Kemal zamanında geniş topraklar verilerek Selanik'ten Diyarbakır'a yerleştirilmiş bir aile. Ne var ki Diyarbakır'da muhacire çıkan adları Fikret'in babası için yüreğe batan bir kıymık. Muhacir aşağı muhacir yukarı. "Türk'ün hasıyız biz" diye karşı çıkmalarının hiçbir kulakta yankısı olmaz. "Kökün burada değilse sen buralı değilsin" derler bakışlarıyla, duruşlarıyla. Kök salamazlar Diyarbakır'a. Muhacir olmanın acılarıyla ilerlemiş yaşına rağmen başa çıkamayan baba Beykoz'da Ali Bahadır köyünde ucuz toprak satıldığını duyar duymaz Diyarbakır'daki bütün topraklarını satarak İstanbul'a gelir.

Diyarbakır'da muhacir diye dışlanmasının hikayesi bu defa başka bir fasılda devam eder. Köylüler Fikret'e ve kardeşlerine Diyarbakır göçmeni muamelesi yapar. Üstelik Diyarbakırlı olduklarını inkar etmeye kalkıyorlar diye dışlanmanın bedeli daha bir ağırlaşır.

İlk gençlik yıllarında en çok bizim memleketimiz niye yok diye ağlar Fikret. Biz nereye aitiz sorusunu cevaplayamadan gelin olur. Kocası elektronik eşya tamircisidir. Sofraları ekmeksiz, haneleri ışıksız kalmaz. Türk toplumu "kullan at" felsefesini 80'li yıllardan itibaren hızla benimsemeye başlayana kadar tamircilik altın bileziktir çünkü. "Kullan at" anlayışı hayatın içine yerleştikçe pek çok sanat kolu ve icracısı hayatın dışına itilir. "Eskisini getir yenisini götür" kampanyaları arasında kimseler eşyalarını tamir ettirmez olur. Ekmek teknesi su almaya başlar, derken iyice batar.

Oysa hem Fikret hem kocası lise mezunudur. Fikret dikiş diker, nakış işler. Evini barkını çekip çevirir. Hayatın renklerinin içine bir defa bir tutam gri girmeye görsün. Yavaş yavaş bütün tonlarda gri hüküm sürmeye başlar. Kocasına kalp yetmezliği teşhisi konur. Üstelik sadece onların teknesi su almamaktadır. Dikiş diktirenler "kriz" diyerek diktirmez olur. Nişanlı kızların düğünü "kriz" sonrasına ertelenmeye başlar. Kocasının dükkanı gibi bu defa Fikret'in makinası işsiz güçsüz kalır.

Fikret lise mezunudur ama üniversite mezunu olan başörtülü kızların iş bulamadığı yerde kendisinin iş bulacağını hiç umut etmez. "Kocamdan başka bir erkekten emir alamam der" sağın solun gösterdiği iş ilanlarını geri çevirirken.

Evlere temizliğe gitmeye karar verir. Kime gideceksin der komşuları. Burada herkes senin gibi. Köydeki üç beş yazlıktan biri olan avukatın evini gösterir Fikret. "Avukatın hanımına temizliğe gideceğim. Siz beni onunla bir tanıştırın yeter." Avukatın kışlık evi ta Maltepe'de köyden Maltepe'ye nasıl gideceksin derler dinlemez Fikret. Başkasının evini temizlemek nefse ağır gelir derler, dilenecek değilim diye cevap verir. Tek istediği avukatın hanımıyla tanıştırılmaktır. Doğrudan kapısını çalıp iş istemek kendisine uygun değildir çünkü. Siz konuyu biraz açıp ikimizi de sabah kahvesine çağırın der. "Tamam" der yaşlı kadınlardan biri. "Avukatın hanımı yaz boyu benden sebze meyve aldı. Hatırnaz bir kadın. Davetimi red etmez. Dalından incir yemeğe çağırayım."

Avukatın hanımı davet edilir temizlikçi kadına ihtiyacı olup olmadığı sorulur laf arasında. "Var" deyince Fikret'i de çağırayım o zaman diyerek planı yapar komşu kadın. Kahveler içilir. İncirler yenilir. Sohbet koyulaşır. Fakat ortada temizlikçi kadın adayı yoktur. Fakat avukatın hanımı ilk defa gördüğü uzun boylu güzel hanımla dikişten, nakıştan, model çıkartmaktan konuşur. Ne kadar becerikli ve asil kadın diye düşünür. Haza hanımefendi.

Temizlikçi kadını biraz daha bekledikten sonra izin ister. Öbür misafiriniz gelmeyecek herhalde diye hatırlatmada bulunur ev sahibine. Ev sahibi Fikret'e bakar. Fikret avukatın karısını şaşırtan bir asalet içinde "Evinize temizliğe gelmek isteyen benim" der. Şaşırır kadın: "Nasıl olur? Temizlik nefse ağır gelir. Hem siz çok hanımefendi birisiniz. Ben size iş buyuramam."

"Bir köşe başında eteğime bozuk para atmayı mı tercih edersiniz?" diye sorunca mesafenin uzaklığını hatırlatmak ister avukatın hanımı. "Yok uzak diye geç gelme bahaneleri yaratmam" diye cevap verir Fikret. Erken kalkar tam vaktinde gelirim.

Lise mezunu, sayısız nakışlara göz nuru dökmüş Fikret'in elleri şimdi çamaşır sularının içinde parçalanıyor. O sadece helalinden kazanıp, helal bir hayat yaşamak istiyor.


5 Ekim 2001
Cuma
 
FATMA K. BARBAROSOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED