T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ecevit, belki de esenliğe çıktı!..

Acaba Ecevit rüyada mı yaşıyor?..

Belki de kendisini, bir köy-kentte, Rahşan Ecevit'le el-ele tutuşmuş, kırlarda sendeleyerek yürürken görüyor..

Belki de Ecevit, gerçekten "esenlik" ne ise, ona çıktı..

Baksanıza TBMM'de görüşmeleri yıldırım hızıyla biten "Anayasa Değişiklik Paketi" ertesinde söylediklerine..

-TBMM, bu başarısı ile ulusumuza büyük saygınlık kazandırmıştır. Demokrasinin verimli işlemesinde en önemli etken uzlaşı kültürüdür. TBMM bu başarısı ile, Türkiye'ye Avrupa Birliği'nde üyelik yolumuzun daha çok açılmasını sağlamıştır.

Acaba, Hüsamettin Özkan, Başbakan Ecevit'e, Anayasa değişikliği sırasında, pakette yapılan değişiklikleri anlatmadı mı?

Rahmetli İsmet İnönü'nün uzun yıllar yanında bulunan, ünlü ve değerli bir CHP'li anlatmıştı..

Bir gün, bir Anadolu kentinden gelen bir grup, İsmet İnönü ile yüz-yüze konuşup, tanışmak istediklerini söylemişler..

Sözünü ettiğimiz CHP'li, bu isteği İnönü'ye iletmiş.. O da, kabul etmiş bu grupla görüşmeyi..

Ancak, kendisi ile birebir görüşmek isteyen grubun arasına girmemiş.. Onlara hitaben bir konuşma yapıp, salondan çıkmış..

CHP'li koşmuş İnönü'nün yanına..

-Paşam.. Hani bu grupla sohbet etmeyi kabullenmiştiniz, demiş..

İnönü, o tatlı, sıcak haliyle, kendisinin sevdiği ve güvendiği CHP'liye, hafif bir fırça atmış..

-Ben hem yaşlandım, hem de biliyorsun ki, kulaklarım iyi duymuyor.. Ben kalabalıkların söylediklerini tam anlayamıyorum.. Yakınımda, güvendiğim insanlar, kulağıma ne söylerlerse, onu algılıyorum.. Sen de yakınımda olan kişilerden birisin ve bu durumu çok iyi biliyorsun.. Buna rağmen, neden beni kalabalıkların arasına sokmak istiyorsun?

Kadere bakın..

İsmet İnönü'nün yaşlı ve düşkün halinde onu deviren Ecevit'in kendisi de, şimdi bu durumda..

Kulağına kim ne söylerse, sadece onu algılıyor..

Kitlelerin, kalabalıkların ne yaptığının, ne düşündüğünün, ne söylediğinin, pek farkında değil..

Arada bir "Esenliğe çıkıyoruz" falan diyor..

Acaba kim onun kulağına, esenliğe çıkıldığını söylüyor ki?

Erbakan'ın yasaklılığının devamını, Tayyip Erdoğan'ın milletvekili seçilmesinin engellenmesini sürdüren "uzlaşma kültürü"nü, bir kenara bırakalım..

"Anayasa reformu yapıyoruz" diye, özlük haklarını ve maaşlarını iyileştiren anlayışı da, bir kenara koyalım..

Bu değişiklikle, 1982 Anayasasının pek çok hükmünde, eskisinden daha geriye gidildi insan hakları, özgürlükler ve sivil demokrasi konusunda..

Avrupa Birliği'ne üyelik yolu açtıkları söylenen TBMM'liler, 90'ıncı maddenin değiştirilmesini kabul etmediler ki..

Yani "İnsan Hakları"nı teminat altına alan "Avrupa Metinleri"nin, kanunlarla çatışması halinde, bizim kanunlarımız esas alınacak bundan sonra da "312" hâlâ baba-yasa!..

Ne diyebiliriz ki Ecevit'e artık?..

ŞAKA

Sivil paşalar!..

Hem "Cumhuriyetçiyiz" diyorlar, hem de hepsi Abdülhamid'in "sivil paşaları" olmaya özeniyor..

ABD ve müttefiklerinin Afganistan'a dönük bir hava ve özellikle kara harekâtı düzenlemesi, mesleği askerlik olanlar için, çok uzun ve çok zor bir karar ve hazırlık süreci gerektiriyor..

Ama medyadaki sivil paşalar, "ha başladı-ha başlayacak" diye, milleti şaşkına çevirdiler..

Yalan mı?

M. A. İRTEMÇELİK

Bu iktidar toplum için tehdittir!..

Şu söylem, Ecevit'in ve özellikle Mesut Yılmaz'ın hangi noktada olduklarını, ama bulundukları noktayı görmediklerini çok iyi vurguluyor..

Dün ANAP'tan istifa eden, Mehmet Ali İrtemçelik'i dinleyelim:

-Dünyanın neresinde olursa olsun, halkın gönlünden çıkmış bir hükûmet, söyleyecek sözü kalmamış olduğunu, artık ülkesine yük olduğunu anlaması gereken hükûmettir. Hal böyleyken, Sayın Ecevit ve koalisyon ortaklarının görevde devama direnmeleri, 57'nci hükûmete, Türkiye'nin kendi kendine yönelttiği, ne zaman ateş alıp, ne denli tahribat yapacağı belirsiz bir tehdit hüviyeti kazandırmaktadır. Bu duruma kayıtsız kalmak, ulus açısından kabul edilemez bir risk, koalisyon partileri, Bakanlar Kurulu'nun değerli üyeleri ve ayrıca her bir milletvekili açısından talip olunmaması gereken ağır bir sorumluluktur.. Hükûmet, görevi daha fazla gecikmeden bırakmalıdır..

Mehmet Ali İrtemçelik, Mesut Yılmaz'ın talebi ile Dışişleri'nden ayrıldı, milletvekili ve sonra Bakan oldu..

Evet.. Durum ortada..

Özellikle Mesut Yılmaz, alarm zillerini, "kulak çınlaması" sanmamalıdır..

Önce Eyüp Aşık.. Arkasından Süha Tanık.. Şimdi de Mehmet Ali İrtemçelik..

Sırada daha kaç ANAP milletvekilinin bulunduğu bilinmiyor üstelik..

Herhalde kendi kendine soruyor Mesut Yılmaz:

-Neden bu durumdayım? Neden ANAP eriyor, dökülüyor?

Geçenlerde yine söyledik..

Özel uçaklarla, kırmızı plakalı arabalarla dolaşmayı, korumaları, devlete ve iktidara göbekten bağlı "çevre"yi bir gün için bıraksın.

Halkın, esnafın, toplumun içine girsin bir kez..

Daha kaç tane İrtemçelik çıkacağını hemen anlar..


5 Ekim 2001
Cuma
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED