T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Dövizin yakın geleceği

8 milyar dolarlık takasın gerçekleşme öncesinde, dövizin bankalar tarafından suni olarak düşük tutulması Kemal Derviş'i dahi heyecanlandırmıştı.

O günlerde bankalar çıkarları gereğince dövizin fiyatını aşağıya çekmeye çalışıyorlardı. Nitekim takas işlemi 1.160.000 TL'den sonuçlandırıldı. Bugün dolar 1.600.000 TL'ye yaklaşmıştır.

Dövizin fiyatındaki yükseliş, Kemal Derviş'i, dört kez tahmin hatasında bulunmak rekoru sahibi yapmıştır.

Öncelikle belirtilmesi gerekir ki dövizin fiyatının yükselmesi üzerinde uluslar arası siyasi ve ekonomik gelişmeler çok önemli bir ağırlığa sahip değildir. Gelişmiş ekonomilerde Amerika'ya yapılan saldırı sonrasında meydana gelen fırtına dinmiş ve özellikle mali piyasalar sakinleşmeye başlamıştır. Buna mukabil Türkiye'de dövizin fiyatı yükselmeye ve borsa endeksi düşmeye devam etmektedir.

Uluslar arası ekonomik ve siyasi değişkenlerin ülkemiz ekonomisini etkilemediğini söylemiyoruz. Sadece Başbakan'ın, 11 Eylül'deki saldırıya kadar ekonominin iyiye gittiğini, saldırıdan sonra dengelerin bozulduğu şeklindeki açıklamasının gerçeği yansıtmadığını vurgulamaya çalışıyoruz.

Dövizin fiyatı ekonomimizin kendi iç dinamikleri tarafından belirlenmektedir. Bugüne kadar dövizin fiyatıyla ilgili tahminlerimizi bu sütundan takip etmeye çalıştınız. Tahminlerimizde temel belirleyici olarak ülkenin döviz dengesini esas aldık.

Somutlaştırarak aktarmaya çalışalım.

Eğer iç ve borç ödemelerimiz söz konusu olmasaydı veya 2-3 milyar dolar gibi makul bir seviyede bulunsaydı, dövizin fiyatının yıl sonuna kadar büyük oranda bugünkü seviyesini koruyacağını söyleyebilirdik.

Yıl sonuna kadar Hükümet cari işlemlerde 1 milyar Dolarlık fazlalık meydana geleceğini tahmin etmektedir. Yani sermaye hareketleri hariç, yıl sonuna kadar, dış dünya ile döviz giriş ve çıkışlarına neden olan iktisadi işlemlerin sonucunda ülkemize net 1 milyar dolar döviz girdisi olacaktır.

Bir başka ifade ile döviz ihtiyacımız ile döviz girdilerimiz arasında bir denge bulunacağı için dövizin fiyatının yükselmesi için bir baskı oluşmayacaktır. Zira dövize olan talep döviz arzı tarafından karşılanacaktır. Enflasyon nedeniyle dövizin fiyatında meydana gelecek yükseliş bilerek ihmal edilmiş olup değerlendirmemizin sonucunu etkilemeyecektir.

Türkiye'nin döviz dengesi

2001 yılı için 1 milyar dolarlık cari işlemler fazlalığının gerçekleştirildiğini kabul edelim. Hatta isterseniz bu fazlalığın 2 milyar dolar olduğunu varsayabiliriz.

2001 yılı sonuna kadar ödenmesi gereken dış borç ve faizleri var. Türkiye'nin yıl sonuna kadar 6 milyar dolar dış borç ödemesi gerekiyor. Önümüzdeki yıl idare edilmesi gereken dış borç servisi 30 milyar dolar civarında.

2001yılının değerlendirilmesine devam edelim.

Bankacılık sektörünün 2.5 milyar dolar civarında açık pozisyonu söz konusu. Bankaların şüpheli hale gelmiş döviz cinsinden olan alacakları bu rakama dahil değildir.

En önemlisi iç borç. İç borcun büyük çoğunluğu her ne kadar TL cinsinden olsa da, gerçekte dövize talep olarak ortaya çıkacak paradan oluşmaktadır. İç borç stoku yerli ve yabancı kişi ve kuruluşların tasarruflarından oluşmaktadır. Bir başka anlatımla, bu paralar faizle tutulamadığı taktirde dövize dönüşecektir. Bir bölümünün de yatırıma yöneleceğini kabul edebiliriz. Devlet'e borç verenlerin marjinal tüketim eğilimleri düşük olduğu için, kamu kağıdından çıkan paranın tüketime yönelme oranı sıfıra yakın olacaktır.

İç borç stokunun bir bölümü yabancı yatırımcılara aittir. Bu paranın tamamının dövize dönme talebi sürpriz değildir.

Yeterli döviz olmadığı için bugün bankaların döviz talepleri baskı altında tutulmaktadır. İMF'den gelen dövizler, dış borcun ve Hazine'ye borç veren yabancıların döviz taleplerinin finansmanına kullanılmaktadır.

101 katrilyon TL, yaklaşık 64 milyar dolar tutarındaki iç borçtan ne kadarının yıl sonuna kadar dövize dönüşeceğini tahmin etmek kolay değil. Ancak, beklentilerdeki olumsuzluk nedeniyle bu rakamın her geçen gün arttığının kabul edilmesi gerekiyor.

En kötüsü, döviz açığının arızi değil kalıcı olmasıdır. Bugünkü verilere göre aynı problem 2002 ve hatta 2003 yılı için de geçerlidir.

Buna mukabil Merkez Bankası'nın kullanılabilir rezervi kalmamıştır. Net döviz varlıkları ise 3 milyar dolar eksidedir. Yani, Merkez Bankası'nın döviz borçları, döviz varlıklarından 3 milyar dolar daha fazladır.

Yukarıdaki rakamlardan yola çıkarak, yıl sonuna kadar asgari 10 milyar dolarlık taze kaynağa ihtiyaç vardır. Aksi halde dış borçlar döndürülemeyecektir.

Kemal Derviş de bunu kabul etmektedir. İMF'nin ek kaynak sağlamaması halinde dış borcun çevrilmesinde sıkıntıların ortaya çıkacağını Kemal Derviş çok net bir şekilde açıklamıştır.

Döviz tahmini

En can alıcı soru şu: Yıl sonunda dövizin fiyatı ne olabilir?

Dövizin fiyatının artmaya devam edeceği konusunda kuşku duymuyorum. Döviz hem enflasyon nedeniyle ve hem de döviz açığı nedeniyle artacaktır.

Ne kadar artacağı ise bir takım faktörlerden ve gelişmelerden etkilenecektir. Amerika, İMF kanalıyla, Türkiye'nin talep ettiği kaynağı, diyelim 10 milyar dolar, aktarırsa dövizin fiyatındaki artış bir süre daha kontrol altına alınabilir ve dolar yıl sonunda 1.650.000-1.750.000 TL'ye ulaşır.

Türkiye'nin istediği parayı bulamaması halinde ise yıl sonuna kadar doların fiyatı 2.5 milyon lirayı bulur.

Başbakan'ın, 'Amerika Usema Bin Laden'le ilgili dellilleri yeterli görmüş ise bizim içinde tatmin edicidir' şeklindeki açıklamasının ve Amerika'ya verdiği kayıtsız şartsız desteğin altında para bulmak ümidi yatmaktadır. Para bulunamadığı taktirde Hükümet'in gideceğini çok iyi biliyor.


5 Ekim 2001
Cuma
 
NURETTİN CANİKLİ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED