T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Siyasete soyunmak, gerçekleri göğüslemek!..

Siyasetin "zorzenaat" olduğunu, Türkiye'de siyaset yapanların çok iyi bilmesi gerekir. TBMM'nde Anayasa'da yapılacak "demokratikleşmede iyileştirme" değişikliklerinde birkaç madde, "red" edilmesi ile, Türkiye'deki "uyum yasaları"nın Batılı normlara göre düzenlenmesi, bir müddet daha "askı"da kalacak, demektir!

Elbette, siyasette rekabet olacak, rakiblerini yenmek için her türlü "formül"ler denenecektir.

Gerek "millî görüş"ün doğal lideri muhterem Erbakan için olduğu kadar, gerek AK-Parti lideri Sayın Erdoğan için de, parlamentoda üyesi bulunan iktidar partileri kadar, "muhalefetçik" DYP de, gereken "obstrüksiyon"u göstermiş olacaktı...

İktidara koşarken, engel tanımayan ve "dikensiz gül bahçesi" isteyenlerin, korkuları sürüp gidecekti.

Bunun içindir ki, Erbakan'ın siyaset yasağı sürsün, Erdoğan da "mebus" seçilmesin, istiyorlar ve değişiklik maddelerinin bir kaçını, kaçkınlar olarak, devre dışı bırakmakta yarışa çıktılar.

Bu safhada, bu statükocu zihniyeti temsil edenler, Batılı fikir babalarına ne cevap verecekler merak ediyoruz!

Sanıyorlar ki, ABD'nin güdümünde, Afganistan'da "terörist avı" ile, kendilerine de bir keçi butu kalacaktır!

Bilinmelidir ki, Afganlı'nın "Buskaşi oyunu", hiç bir Batılı güce, bir tek "nal" bile ikram etmez.

Değil mi ki, Türkiye'de bir "demokrasi oyunu" oynanıyor, çok geçmez, her şey rayına oturur...

Çünkü, bu ülkede "umut tacirleri"nin birçok zikzakları, pek çok hayal ürünleri ile, her yer seraba dönüşmüştü.

Bundan sonra da bu millet daha çok çile, daha çok gözyaşı dökmeyecek...

Halkın içinden çıkan, halka olduğu gibi görünüp, önünde yer alan liderler, dıştan destekli, göbekten köstekli rakipleri karşısında, her zaman galip gelmişlerdir.

"Millî değerleri" her hayat tarzında ve her hareket alanında "onurlu bir hayat tarzı" sayarak siyasete soyunanlar, yasaklarla, günü birlik politik atraksiyonlarla engellenemezler.

Sağcılar iflas etmiş, solcular baştan karaya vurmuş, elbette millî ve manevî değerleri ile, halkıyla bütünleşmiş liderler, millet vicdanında kazandıkları değerle, çok yakın bir gelecekte, gönül erleri olarak, siyaset sahnesinde onurlu yerlerini alacaklarından kimse şüphe etmesin!

Yahya Kemal'in "ruhu" sahip olduğu, "imanla", üç yüz sene, beş yüz sene "bekleme" gibi bir tahümmüle yeterliydi.

Ama bu milletin, içinde bulunduğu bunalım ve buhran döneminde, asırlara değil, yıllara, hatta aylara gebe bir yeni doğum sancıları çekiyor.

İnanıyoruz ki, bu dönem millî ruhun, Doğu'dan "yeni bir güneş gibi" doğması mukadderdir.

Bugün, toprağa atılacak bir tohum, baharda binlerce baş vererek toprağı çatlatıp, filizlenecektir!

Onun için, parmak hesabıyla bir takım olumlu gelişmelere sekte vurulduğunun bir "umutsuzluk" alameti olarak görülmemesi gerekir.

Ferhat, gibi "çoğu gitti, azı kaldı" diyerek şevk ve heyecanla milletin önünde çalışıp durmaktan, onurlu ve gururlu çalışmalardan geri durmamalıdır...

Aydınlık yadınlar için, mutluluk beklentisinde olanların önü millet tarafından açılacaktır. Güneşli bir günde, yeşilin her tonu ile bezenmiş vadilerde bu ışıkları görüyoruz...


5 Ekim 2001
Cuma
 
SADIK ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED