T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Sezer'in öfkesi!.. Erdoğan'ın planı

Salı günkü yazımız, "Sürpriz... Doğrusu bu, 'Hukukçu Cumhurbaşkanı'ndan beklenmeyecek şey değil" cümlesiyle bitiyordu. Cumhurbaşkanı, daha yazının üzerinden bir gün geçmeden o akşam, Çankaya'daki resepsiyonda lafı ağzımızdan aldı ve "beklenen sürpriz!"ini patlattı. ''Cumhurbaşkanı seçimi yapmayacak da milletvekili olmayan genel başkan mı seçecek başbakan adayını'' dedi.

Cumhurbaşkanı bu sözüyle, seçimi etkileyecek yanlışlar yapmıştır.

Öncelikle, "milletvekili olamayan genel başkan" tanımlamasıyla, normal olanı söyler gibi davranmakla birlikte, Tayyip Erdoğan'a karşı saygısızlıkta yapmış; bu haksız-hukukuz yasağı bir kez daha onayladığını göstererek, bulunduğu makamın demokrasi sorumluluğuna hatta tarafsızlığına gölge düşürmüştür. Cumhurbaşkanı Sezer'in, Ak Parti'ye ve Erdoğan'a karşı, dizginleyemediği antipati hisleriyle dolu olduğu her vesileyle anlaşılıyor. Aynı durum bir başka parti, sözgelimi CHP için sözkonusu olsa, asla sarf edemeyeceği sözleri Ak Parti için rahatlıkla söylemesi bunun bir delilidir. Kendisine atfen Ak Parti aleyhine basına yansıyan bazı sözleri, yalanlama gereği duymaması da dikkat çekicidir.

İkinci yanlışı, seçim yasaklarına rağmen, buna aldırmayıp bir partinin seçimden birinci çıkacağı varsayımı üzerinden demeç vererek kanunu çiğnemesidir. Nitekim bu demeç, muhtemelen seçim sabahına kadar sürecek ve belki seçmenin bir bölümünün zihnini bulandıracak tartışmalara yol açmıştır.

Seçim sonuçları hakkında tahminde bulunup yazı yazmak yasaktır ama madem, "hukukçu" Cumhurbaşkanı bu konuda bir ruhsata sahiptir, o halde biz de onun araladığı kapıdan içeriye girebiliriz...

MKYK yetkiyi Erdoğan'a devretmeli

Son durum şöyle... Genel Sekreter Ertuğrul Yalçınbayır, başbakan adayının tüzükle belirlenmesi ve dolayısıyla Sezer'in de işinin kolaylaştırılması konusundaki teklifinde ısrar ediyor. Yani, Siyasi İşler'den Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı'nın partinin bu makama "resmen" aday göstereceği kişi olmasını öneriyor ki, bu pozisyonda bulunan isim Abdullah Gül'dür. Yalçınbayır, bu önerisini ayrıntılarıyla anlatmak için hafta başında Erdoğan'la birlikte Nevşehir-Kırşehir mitinglerine gitti. Ankara'ya da birlikte döndüler. Genel Sekreter, gezi boyunca bulduğu her fırsatta Genel Başkan'a önerisini ve gerekçesini anlattı. Peki, Erdoğan ikna oldu mu? Hayır... Bütünüyle red de etmedi ama böyle bir tüzük değişikliğine sıcak bakmadı. Anlaşılan Erdoğan, tüzük değişikliği yerine daha esnek bir formüle yakın görünüyor. Bunun yolu da MKYK'dan geçmektedir.

Daha önce açıklandığı gibi, başbakan adayı kararını elbette MKYK verecektir ama bu gibi durumlarda parti organları, nezaket gereği yetkilerini genel başkana devretmektedirler. Yani, Ak Parti MKYK'sından başbakan adayını Erdoğan'ın belirlemesine imkan tanımasını beklemek de yabana atılamayacak bir seçenektir. Siyasi başarı onun liderliğinde elde edildiğine göre, "şık" olan da böylesidir. Anlaşılan o ki Erdoğan'ın kafasında da konuyu MKYK ile müzakere ettikten sonra, "bir değil, birden çok başbakan adayı" belirlenmesi formülü gelişmektedir.

Sonra... Sonrası, Erdoğan'ın "Cumhurbaşkanı davet etse iyi olur. Belki o zaman, başbakan adayını beraber müzakere ederiz" sözlerinde gizlidir.

Erdoğan, hem gerginliğe yol açmayacak hem de sandık sonucuna saygılı bir yöntem tasarlıyor. "Yetkili kurulları toplar ve başbakan adayını belirleriz. Başbakan adayı diyoruz, başbakan demiyoruz" diyebilecek kadar da özenli davranıyor.

Çiller'in kehaneti!

Yine de sorunu tartışırken şu noktayı hesaba katmak gerekiyor. Sezer'in başlattığı tartışma, öyle masumane ve hukuk eksenli bir şey olmayabilir. Zira bu konu epeyidir, Çankaya'ya atfen polemik konusu yapılıyor. Cumhurbaşkanı'nın böyle bir tavır sergileyebileceğini yaklaşık bir ay önce, henüz ortada fol ve yumurta yokken özel bir sohbetimizde Tansu Çiller'den de duymuştum. "Şunu unutma" demişti... "Cumhurbaşkanı Tayyip beyin önerdiği ismi seçmek zorunda değil. Tanıdığım Sezer, kendisine sunulan öneriye kulak asmayacaktır!"

O zaman, biraz da Çiller'in vesvesesi sayıp, üzerinde durmadığım bu kehanet şimdi Türkiye'nin bir numaralı gündem maddesi oldu.

Yine de bu noktadan sonra Sezer'in, partinin onaylamadığı bir Ak Parti'liye hükümeti kurma görevi verebilmesi mümkün değildir. Hiçbir milletvekili de partisine rağmen bunu üstlenemeyecek, büyük ihtimalle görevi almadan Çankaya'dan dönecektir. Sezer ayrıca, bu usulde ısrar ederek Ak Parti'ye sırasını savdırıp hükümeti kurma görevinin "genel başkanı milletvekili olan" başka bir partiye geçmesini de sağlayamaz. Zaten bu açıkça, sandık iradesini yok sayarak siyasi mühendisliğe soyunmak anlamına gelecektir.

Cumhurbaşkanı'nın başbakanı atarken, Şubat 2001 MGK'sında olduğu gibi yeni bir gerilimi tetikleyip, ülkeyi bir kez daha krize sürüklemeyi göze alamayacağını ummak hakkımız. Çok şey mi istiyoruz!


1 Kasım 2002
Cuma
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED