T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

R Ö P O R T A J
Tayyip Bey'in yasağını kaldırmak borcumuzdur

Tayyip bey'e yapılan haksızlığı seçmene anlatıyoruz. Şuna inanıyorum ki bugüne kadar Ak Parti'ye oy vermeyi düşünmeyen bazı insanlar Tayyip bey yasaklandıktan sonra, oy vermeyi düşünüyorlar... Bizim için şimdi birinci öncelik, tek başına çoğunluğu yakalamak ve birinci görevimiz de Tayyip bey'in yasağını kaldırıp başımıza geçirmektir.

Ak Parti, çok kısa sürede Türkiye'nin en büyük partisi oldu. Büyük bir ihtimalle de iktidara geliyorsunuz. Herşey düşündüğünüz gibi oldu mu?

Tabi, büyük bir başarı. Muhakkak ki, her zaman herşeyin daha iyisi olabilirdi ama hakkı da teslim etmek lazım, büyük işler yaptık. Ama maalesef seçime buruk giriyoruz. Genel Başkanımızla ilgili, YSK'nın milletvekilliğini yasaklayan kararı hepimizi üzdü. Açıkçası bunu beklemiyorduk. Yargının kararı olduğu için uyuyoruz ama vicdanımız bunu hiçbir zaman kabul etmiyor. Çünkü Meclis, anayasayı ve 312. Maddeyi özgürlükleri genişleme yönünde değiştirmiştir. Bunun sonucunda, böyle bir yasak olmamalıydı. 312. Madde bu ülkenin ayıbıdır, herkes söylüyor bunu. Değişti ve eskiden suç olan şey bugün suç olmaktan çıktı. Doğrusu, bu şartlar altında, bu kadar siyasi davranılacağını düşünmemiştik. Dolayısıyla, hem milletin hem de bizim vicdanımızda bu kararın önemi yoktur. Buruk bir şekilde mecburen uyuyoruz. Tabii ki partimizin genel başkanı Tayyip beyin başımızda seçime girmesi gerekirdi. Kurulacak hükümetin onun başkanlığında kurulması de en doğrusu olacaktı. Ama ne yapalım ki, Türkiye tipi demokraside böyle şeyler oluyor. İnşalllah Ak Parti iktidarında hem bu yasağı hem de bütün yasakları kaldıracaktır. Türkiye'yi gerçekten Avrupa Birliği'ne hazırlayacaktır.

Bu durumda bir başbakanlık sorunu da ortaya çıkıyor. Çünkü, hükümet kurma görevinin Ak Parti'ye verilmesi çok yüksek bir ihtimal olarak görülüyor. Ve partinizin de 4 Kasım için bir başbakan adayı belirmeyesi gerekiyor. Bu konuda neler düşünülüyor?

Tabii, seçim kampanyamız başladığında böyle bir sorun yoktu. Yasak sonra geldi. Bu sorun ortaya çıktığında oturduk ne yapalım dedik. İnşallah seçimi kazanacağız ve kazandıktan sonra da bu meseleyi konuşuruz dedik. Bizim zaten seçim beyannamemiz de ortadadır bunu uygulayacağız. Madem böyle bir haksızlık yapıldı bunu seçmene anlatalım dedik. Şuna inanıyorum ki bugüne kadar Ak Parti'ye oy vermeyi düşünmeyen bazı insanlar böyle bir haksızlıktan sonra oy vermeyi düşünüyorlar. "Ben vermeyi düşünmüyordum ama bu kadar da olmaz" deyip oy vermeyi düşünen çok kişi var. Başbakanlık konusunda daha fazla konuşmaya gerek yok partinin kurumsal tüzüğü vardır, kurulları vardır buralarda oturulup konuşulur ne gerekiyorsa o yapılır. Bunlarda da bir mesele olacağını zannetmiyorum. Ak Parti'de zaten herkes kendini de ispat etmiştir. Böyle şeyler için kaybedecek vaktimiz de yok.

Önemsiz bir konu da değil ama!.. Abdullah bey, sormasan okuyucu bana kızar. Sizin de başbakanlık adayı olarak isminiz öne geçiyor. Kendi zihninizde böyle bir şeyi düşündünüz mü?

Biz partiyi tek başına iktidar yapmalıyız önemli olan bu. Tek başına iktidar olmadıktan sonra açıkça söyleyeyim programımız gerçekleşmez. Koalisyonlar her zaman pazarlık ve taviz getiriyor. Bu ülkede Ak Parti'nin tek başına iktidarına ihtiyaç var. Milleti arkasından koşturacak, açık ve cesur tek başına iktidara ihtiyaç var. Bizim hedefimiz tek başına iktidar olmaktır bu da olmayacak duaya amin demek değildir. Çoğunluk önemli. Bakın anayasa değişikliği niye çıkmadı? İdeolojik suçlar yerine terör suçları lafını koymuştuk. İlk turda bu geçti sonra ikinci tura gelindiğinde bazı partiler desteği geri çektiler ve Tayyip beyi yasaklı tuttular. O bakımdan bizim için birinci öncelik tek başına çoğunluğu yakalamaktır ve birinci görevimiz Tayyip beyin yasağını kaldırıp başımıza geçirmektir.

Sayın Erdoğan'ın bir an önce, yasaksız siyasete döndürülmesi konusunda parti olarak kararlı görünüyorsunuz...

Tabii. Bu hepimizin önceliği ve vazifesidir. Hepimiz için bu, ilk yapılması gereken şeydir. Böyle bir haksızlığın giderilmesini ve yasakların kalkmasını sağlamalıyız. Çoğunluğu bunun için istiyoruz. Yanlışları düzeltebilmemiz için bizim bu çoğunluğa ihtiyacımız var.

Yoksa, keyfiniz kaçacak gibi!..

Kaçar tabii, açık söyleyeyim. Yasakların kalkması için bu çoğunluğu temin etmemiz gerekir. Bu haksızlığın giderilmesi hepimizin önceliği olduğu gibi, açık söyleyeyim Tayyip beye karşı borcumuzdur da...

"Ak Parti iktidarında gerginlik olur" diye de bir kanaat var. Böyle bir endişe taşıyor musunuz?

Hiç birşey olmaz. Ak Parti, ayağını yere basarak yürüyen bir parti. Bizim seçim beyannamemizi dikkatle okursanız bunu görürsünüz.

Sizin niyetiniz iyi olabilir ama muhataplarınız böyle düşünmeyebilirler...

Muhataplarımızın da Türkiye'nin güzelliğini isteyeceklerine inanıyorum. Türkiye zaten sıkıntı içinde ayrıca Irak'ta bir savaş ihtimali var. Onun getireceği de olumsuzluklar var. Bunların üstesinden gelmemiz lazım. Milleti bu bataklıktan kurtarmak için aklı başında bir iktidar çalışacaksa bundan kimse rahatsız olmaz. Çünkü buna karşı çıkmak kimsenin karına değil.

Acaba herkes kendisinin aynı gemide olduğunu düşünüyor mu?

Bence öyle. Bunu düşünmemek imkansız.

Eleştirilerden birisi de ülkeyi yönetecek yeterlilikte kadronuzun olmadığı yönünde. Kadrolarınızın yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?

Bunu söyleyenlere şaşıyorum. Biz partiyi üç ayak üzerine kurduk. Biri, Refah çizgisinden gelen bizleriz. İyi-kötü nasıl biliniyorsak kamuoyu tarafından biliniyoruz. İkincisi diğer partilerden gelip, beraber olduğumuz arkadaşlar onlar da biliniyor. Ama bilinmeyen ve bu iki grubun dışında kalan siyasete yeni giren yüzler var. Göreceksiniz, Turgut Özal'ın Türkiye'ye kazandırdığı gibi çok sayıda isim çıkacaktır. Kadro sıkıntımız yok, tam tersine en zengin kadro bizdedir.

Rantiye bize direnmez çünkü aynı gemideyiz

İç borcu azaltmak istiyorsunuz ama bu politikanın bir de siyasi tarafı var. Rantiye, bu politikaya her zaman direniyor. Böyle bir tepkiyi hesaba katıyor musunuz?

Hayır hayır, böyle bir şeyden kimsenin çıkarı yok. Herkes aynı gemide ve batarsak birlikte batacağız. Bazıları üst kata çıksa bile gemi batınca çıksa yine de kurtuluş yok. İşi bilenler bizim iktidarımızı iple çekiyor. Bizim yönetimimizde kamu hesapları bir hesapta tutulacak.

Bu, Refahyol'da uygulanan havuz sistemi anlamına mı geliyor?

Bir nevi tabii...

Sayın Erdoğan, halkın üç yıl sıkıntı çekeceğini söylüyor. Bu, uygulayacağınız programın süresi mi?

Tayyip bey dürüst ve gerçekçi birisi. Popülizm yapmıyor. Ak Parti iktidarında yarın sabah herşey güllük gülistanlık olamaz. 200 milyar dolar borcu olan bir ülkede bunu dersek yalan söylemiş oluruz. Ama, ne yapacağımızı biliyoruz Allah nasip eder iktidara gelirsek daha ilk ay piyasalar rahatlayacak ve üretim artacak. Ak Parti iş dünyasıyla da barışık olacak.

İş dünyasının sizi kuşatabileceği tehlikesini hesaba katıyor musunuz?

İşimiz, dürüst ve namuslu iş adamına imkan tanımak. Ama, hiçbir holdingin partisi olmayacağız. Ayrıca sadece TÜSİAD değil Odalar Birliği ve esnaf da var.

Derviş sadece Boğaz'ı tanır, kolejleri bilir!

"Kemal Derviş ne söylüyorsa, aynısını Ak Partililer de söylüyor" şeklinde eleştiriliyorsunuz. Farkınız nedir?

Ben bir doğru tesbit yapmışsam ve bir başkası da bunu söylüyor diye bundan vazgeçemem. Ama, Kemal Derviş'le aramızda büyük farklar var. Derviş, Türkiye gerçeğini bilmiyor, bunun için de onu suçlamıyorum, öyle yetişmiş. O, Boğaz'ı bilebilir, kolejleri bilebilir. Şimdi Anadolu ona ilginç geliyordur. Biz ise, o topraklardan geldik, o sıkıntıları yaşadık. Türkiye sınıfının yüzde 15'i yoksulluk değil, düpedüz açlık sınırının altında. Niye bunlar için bir şey yapamadı? Reel sektör, sanayi atıl kapasite ile çalışıyor. Küçük bazı tedbirler alınmadığı için bir çok fabrika kapalı ya da haftada bir-iki gün çalışıyor. Niye bunlar ihmal edildi? Sigorta primini bu kadar yükseltip işsizlik niye körüklendi? Tarım niye bu halde!



 
Bizim sayemizde ülkeye şimdiden para geliyor
Sandığa sadece iki hafta var. Ak Parti, seçim kampanyası dışında neler yapıyor? Çok önemli ve ayrıntılı bir seçim beyannamesi hazırladık. Bunun için Türk bürokrasisinin şu anda sorumluluk makamında bulunan, programları yürüten en önemli isimleriyle tartıştık. Ulusulararası finans kurumlarında Londra, New York'ta büyük fonları yöneten güvendiğimiz genç, pırıl pırıl Türkler var, bunlarla tartıştık. Beyannameyi, Merkez Yürütme Kurulu'nda Tayyip beyin başkanlığında satır satır okuyup tartışarak hazırladık. Sadece seçim beyannamesi değil, bir hükümet programı oldu. Beyanname doğrultusunda da çalışmalara başladık.
Ne yapacağımızı merak eden bu beyannameye baksın mı diyorsunuz?
Evet. Ve bakıyorlar. Hakkımızı da teslim ediyorlar. Tabii, iktidara en yakın parti olduğumuz için yakından takip ediliyoruz. En çok takip eden de Türkiye'de yatırımı yani riski olan yabancılar. Bunlarla önce tele konferanslar yaptık. Mesela New York'ta 70 kişi biraraya geldi. Sonra buraya, gazeteci gelir gibi heyetler halinde yatırımcılar gelmeye başladı. Sayın Genel Başkanımızın onayıyla üç arkadaşımız Londra, Bostan, New York'a gidip yatırımcılarla biraraya geldiler. Bunlar 500 milyar dolarlık fonları yöneten insanlar. Aynı şekilde Türkyie'de finans kuruluşlarının yöneticileriyle biraraya geldik. Bir anlamda ekonomiye şimdiden el atmaya başladık. Bunun faydaları da görülmeye başladı. Uzun bir aradan sonra yabancılar geçen hafta 200 milyon doları TL'ye çevirip hazine tahvili aldılar. Bu hafta içinde Almanlar aynı şeyi yaptılar. Herkes, Ak Parti iktidarının güven vereceğini anladı, öngörülebilir bir yönetim olduğunu gördüler. Şu anda piyasaya girersek kazanırız diyorlar. Bugün faizler düşüyorsa, borsada biraz kıpırdanma oluyorsa bunun tek sebebi biziz.
Şu IMF konusunu netleştirelim. IMF ile ilişkilerin süreceğini söylüyorsunuz ama insanlarda da bu ilişki sürdükçe rahat yüzü görülemeyeceğine dair bir kaygı var. İlişkinin ölçüsü ne olacak?
Türkiye'de şimdiye kadar yapılması gereken köklü reformlar sivil iktidarlar tarafından ihmal edildiği için, dışarıdan kaba bir şekilde yaptırıldı. Evinizin içini düzene koymadığımız için Türkiye sosyal patlamanın eşiğine geldi. Bu durum müttefik ülkeler için de risk teşkil ediyor. Siz yeni para istediğinizde de IMF bu kez evinizin içini düzenlemeye kalkıyor. Ve, züccaciye dükkanına giren fil gibi ortalığın dağılmasına bakmadan, ölen ölür kalan sağlar bizimdir şeklinde davranıyor. Ama biz böyle yaklaşamayız olaya. Biz bu reformları kendimiz yapsak, acı çekenleri hissederek yaparız ve tabii ki daha sancısız yaparız.
Bürokrasinin sizin hükümetinize ayak sürüyebileceğini düşünüyor musunuz?
Böyle bir şey olmaz. İşinizi bilmezseniz bürokrasi sizi idare eder. Ama siz işinizi bilirseniz sizinle birlikte koşar, tatmin olur, zevk alır bürokrasi. Siz ne yaptığınızın farkında değilseniz, tutarlı siyasi hedefler gösteremiyorsanız tabii geri dururlar.
Hedefimiz büyük. Şüphesiz ki bizimle çalışacak insanların bu heyecanı gece gündüz duymasını isteriz. Ekonomi yönetimi ortak bir noktadan koordine edilecek. Bunun için de bakanlık sayısını 38'den 25'in altına indirip, Ekonomi Bakanlığı ihdas edeceğiz.

21 Ekim 2002
Pazartesi
 
 
Künye
Temsilcilikler
Reklam Tarifesi
Abone Formu
Mesaj Formu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED