AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Amirime sekiz çiçek!

Akşam'ın Akşam-lık'ında kurulu Haftalık Komiser köşenizde 18 Temmuz 2003 tarihinde Dil Burcu'na tırmanma girişiminde bulunmuşsunuz. Bu iş için sevgili yardımcınız Hilmi'yi filân araya katmadan bizzat inisiyatif almanızdan hınzırca bir keyif aldığımı sizden saklayacak değilim.

8 Temmuz 2003 tarihli burcumuza tırmanışınız sırasında hüzün, neşe, şaşkınlık, alınganlık duyduğunuzu "kısacası dört dörtlük bir 'gel-git' yaşadı"ğınızı yazmışsınız. Hemen ardından da bu "dört dörtlük bir 'gel-git'i, evet bir gel-git'i çoğaltıp "Bu 'gel-git'leri yazarın hoşgörüsüne sığınarak, okurlarımla paylaşmak istiyorum…" demişsiniz. Hani, gelleri gitleri deseydiniz yadırgamayacaktım ama gel-git'leri deyince iş değişiyor. Hem de dört dörtlük bir gelgit'in birden çok gelgit'e dönüşüvermesi, toplumumuzun sayma ve nicelik konusundaki ürkütücü hesapsızlığının siz sayın amirime de bulaştığını göstermesi bakımından üzüntü verici bir durum. Yeri gelmişken hemen belirteyim, yazım kılavuzlarımız ve sözlüklerimiz, "gelgit"i sizin yazdığınız gibi yazmıyorlar.

Bu küçük ayrıntıyı bir yana bırakarak karakol tutanağınıza geçelim.

1. Tutanağınızda gördüğüm ünlem çokluğu ürküttü beni. "Komiserim, neden ikide bir cop sallamak gereğini duyuyor?" demekten kendimi alamadım.

2. "Tomris" adını ilk duyduğumda onu azınlıklardan sanmış olmama niçin güldüğünüzü de anlayamadım. Yüzlerce Tomris'imizin olduğu bugün bile bu sanı geçerlidir. Sokaktan çevireceğiniz on kişiye sorarak sınayabilirsiniz bunu. İsterseniz, sizin adınıza Hilmi de yapabilir bu işi; Beyoğlu'nda bile.

Berna Moran'ın erkek olması, "Berna" adının "kız adı" olarak algılanmasını önleyebilir mi sayın amirim?

3. "Tomris, en ünlü Türk (İskit) kraliçelerinden biriymiş!" cümlenizde ünlemden önce, çok vahim iki çarpıtmaya takıldım. İlki şu: "en ünlü"yü, nereden ve nasıl çıkardığınızı açıklayabilir misiniz? Karakol amiri olmak, istediğiniz doğrultuda abartma hakkını verir mi size? İkincisi de "Türk (İskit)" ibaresindeki çarpıtma. Ben böyle bir denklik kurmaya kalkışacak bilgiden yoksunum, sayın amirim! Türkçü arkadaşlar, rahatlıkla kuruyorlar böyle bir denkliği; ya bilgilerine güveniyorlar, ya bilginin güvenilir olmasını önemsemiyorlar. Bakarsanız görürsünüz; Dil Burcu'nda "İskitler (Sakalar)" ibaresi vardı; bunu "Türk (İskit)" diye değiştirme hakkını nereden aldığınızı bilemiyorum. Bu arada Tomris Hatun'a "Peçenek" diyenlerin de olduğunu öğrendim.

4. Ayrıca şunu da öğrendim sayın amirim: Meydan Larousse ve Gelişim Larousse'ta Tomris'in Massagetes / Massagetai kraliçesi olduğu yazılı. Oysa Ümit Hassan'ın Herodotus Tarihi'nden naklen verdiği bilgiye göre İskitler, aynı kavimden olan Massagetlerin baskısıyla batıya göç etmişler. (Türkiye Tarihi I, Cem Y., İst. 1997, s.140) Görüldüğü gibi, gerçekten karışık bir durum var ortada.

5. Tarihsel durum, yeterince belirgin olmamakla birlikte milliyetçi edebiyatın Tomris'i yücelttiği bir olgudur. Şu dizeler Ziya Gökalp'ın Ergenekon adlı şiirinden: "Tomris adı göke yetti, / Husrev oldu tutsağımız!" Tomris'lerimizin ortaya çıkışı da, artışı da bu olgunun bir sonucudur ve 1923 devrimleri sürecinde yürütülen "Türklüğün İslâm öncesi tarihini öne çıkarma çabası" ile bağlantılıdır.

6. Komiserim! Tutanağınızın "f "bendinde okuduğum şu cümleler de canımı sıktı: "Sayın Kardeş, bir cümle sonra, İskitlerin Türk olduğundan kuşkulanmayı bırakarak, Tomris Uyar'ın "Türk" adına sahip çıkmadığını vurgulamış: "Fakat Tomris Uyar, Türkçü bir çizgiyi değil, ümanist-sosyalist diyebileceğimiz bir çizgiyi benimsedi." İbrahim Kardeş'e yüklediğiniz "kuşkulanmak" sonra da "kuşkulanmayı bırakmak" tümüyle sizin yakıştırmalarınız sayın amirim. Bu yakıştırmalar, ülkemizin yaygın hastalıklarından birinin belirtisi: Duvarın sağlam tuğlalarını çekip yerine uyduruk kerpiçler yerleştirmek, sonra da yüklenip duvarı yıkmak! Birine "Türkçü değildi" diyen kişi onun "Türk adına sahip çıkmadı"ğını söylemiş, hele de "vurgulamış" olur mu sayın komiserim?

7. Tomris Uyar'ın bir sinema filminden belleğinde kalanları aktarırken bundan "ilk metin" diye söz etmesinin "bir dalgınlık" olduğunu yazmıştım ben burada. Sahi, bir de "dikkatsizlik" sözcüğünü kullanmışım. Sizse, benim bunu "hata" saydığımı yazmışsınız, hattâ Günlerin Tortusu'nda rastladığım o metni "hata bulacağım" diye özellikle aradığımı îmâ etmişsiniz.

Karakol ortamında, her davranışın ardında kötü niyet arama gibi bir alışkanlık edinmiş olabilirsiniz ama bizim burada iyi niyetli, yüce gönüllü olmak esastır, sayın komiserim.

8. Son olarak şunu söyleyeyim, sayın amirim: İnsan dalgınlığa da düşer, dikkatsizlik de eder, hata da yapar.

Sevdiklerimizin kusursuz olduğunu sanmamız, çocukça bir yanılgıdır ve bu yanılgı, gerçeğin bizden bağımsız yüceliğini ve güzelliğini ıskalamamıza, sevgilerimizi taşlaştırmamıza yol açmaktadır. Oysa, sayın komiserim, bizim taşa değil, suya ihtiyacımız var. Kahrolsun taş, yaşasın su! Artık büyümeliyiz, olgunlaşmalıyız artık!

Not: Bu gördüğünüz ünlem imleri sayın komiserim, cop değildir, şahadet parmağıdır.


22 Temmuz 2003
Salı
 
İBRAHİM KARDEŞ


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED