AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Çalınan o 100 milyar dolar bulunamazsa...

Türkiye'nin ajandasında, alt alta sıralanmış hepsi birbirinden önemli bir dizi problem bulunuyor. Ekonominin beklediği yeniden yapılanma dış politikada yeni bir dizayn ihtiyacından önemsiz değildir. Ya da artık bütünüyle AB eksenine oturmuş olan demokratikleşme, Kürt sorununa dört başı mamur bir çözüm bulmaktan hem önemsiz değildir; hem de bu sorundan ayrılabilecek bir parça değildir.

Hangi soruna el atılacak olsa bunun ertelenebilir olduğu söylenemez. hepsi önemli ve hepsi de bir diğerinden acildir. Ülke, köklü bir yeniden yapılanmaya ihtiyaç duymaktadır. Şimdilerde, unutulmaya yüz tuttu ama 3 Kasım'ın Türkiye'nin önüne koyduğu istikamet de bundan başka birşey değildi.

Toplum, son seçimde bir başka gerçeğin de altını çizdi ve iktidarın önüne bir başka istikameti koydu. İnsanlar, ülkenin yolsuzluklardan bütünüyle kurtulması, bunun için de "hiç olmazsa" yakın geçmişin hesabının sorulmasını istemektedir. Çünkü herkes, hortumlanan paralarda kendi cebinden büyükçe bir pay olduğunu çok iyi biliyor.

TBMM de zaten, "beklendiği gibi", bir Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu kurmuştur. Bu komisyon da "beklendiği gibi" hepimizin zihninden geçen isimleri, olayları ve paraları belirleyip ikişer-üçer deklare etmeye başlamıştır.

Buraya kadar herşey güzeldir ve zaten ilk adımda "beklenen" de budur.

Türkiye toplumu, yoğun bir şekilde hazine kaynaklarından 100 milyar dolar civarında bir kaynağın, banka, ihale, sağlık, deprem konutları vs. gibi alanlarda hortumlandığı yönünde bilgilendirilmiştir. İnsanlardan, sandıkta veya fırsat buldukları bütün tercih noktalarında çalınan 100 milyarın hesabını sormaları istenmiştir. Sonuçta toplum da cebine el uzatanları ve buna göz yumanları birlikte hesaba çekmiş ve siyaseten tasfiye etmiştir.

Sıra şimdi, iş başındaki hükümete ve onu içinden çıkaran Meclis'e gelmiştir.

TBMM Komisyonu 15 civarında eski başbakan ve bakanı, 50'yi aşkın eski-yeni bürokratın yargılanması için görüş belirtmiştir. Komisyonun işi bundan ibarettir. Ama, hükümetin işi bu kadar değildir. Tayyip Erdoğan ve arkadaşları şimdi, adı geçenlerin yargılanmalarını rasyonelleştirecek bir adım atmak zorundadırlar.

Bu ne demektir? Şu demektir...

Mevcut yasalarla Türkiye'de yolsuzlukla mücadele yapılabilmesi mümkün olmadığı gibi, geçmişin hesaplarını görmeye yönelik tatmin edici bir yargılamanın altyapısının sağlanabilmesi de imkansızdır. Bugün, haklarında yargılanma istenen politikacı ve bürokratlar için Meclis yarın, muhtemelen Yüce Divan kararı verecektir. Ama, bu yüksek yargılama da nihayet eldeki verilerle yapılacağı için ve eldeki veriler de minareyi çalanın kılıfını hazırlamasıyla tanzim edilmiş olduğu için sonuç alınamayacaktır. Ya da en fazla, kılıfı hazırlamakta yetersiz kalan bir-iki tedbirsiz hortumcu ceza almış olacaktır.

Ama böyle bir sonuç toplumun, "100 milyar doları kim çaldı ve onlar nasıl cezalandırıldı" kaygısını gidermeye yetmeyecektir.

Tarihin en büyük yolsuzlukla mücadele girişimi işte böyle büyük bir riskle karşı karşıyadır. Yeni ve güçlü, "özel" bir Yolsuzlukla Mücedele Yasası çıkartılmadığı takdirde, tatmin edici olmayan bir sonuç mukadderatı kaçınılmazdır.

Şu halde hükümet, sadece Araştırma Komisyonu kurmakla ve ardından bir düzine Soruşturma Komisyonu kurdurmakla görevini tamamlamış olmayacaktır.

Görevin tamamlanması demek, çalınan paranın bulunması ve çalanların cezalandırılması demektir. Bunun için de ülkeye gerçek bir "temiz eller" umudu aşılayacak yasal ve siyasal iradenin tecelli etmesi şarttır.


22 Temmuz 2003
Salı
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED