T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Sihirli sözcük: Sivillik...

Ne kadar da Anavatan Partisi'ni kurduğu günlerde Turgut Özal'ın aldığı tepkiye benziyor, hayret!

Petek ve arıdan oluşan amblemini de, kısaltması ANAP ile birlikte Anavatan Partisi adını da kimseler beğenmemişti; kurucular kurulu listesinde yer alan isimleri göz doldurucu bulan da çıkmamıştı. Adalet ve Kalkınma Partisi adı (hatta Ak Parti kısaltması), ampul amblemi, kurucular aynı tepkiyi aldı. Ak Parti'nin kuruluş törenini televizyonların canlı yayınlamaması, gazetelerin de haberi manşetten kullanmaması yolundaki telkin hükümetin etkili bir bakanından gelmiş; ANAP ise, dönemin 'kudretli adamı' Kenan Evren'in gazabıyla karşılanmıştı...

MDP ve HP'nin her şeyi ayrıntılı bir kurmay çalışması sonucu ortaya çıktığı, ülkenin bütün ünlüleri iki partinin kadrolarını doldurduğu için 'amatör' görüntülü ANAP'ın hayal kırıklığı yaşatması doğaldı; ancak iki 'devlet' partisi karşısında Turgut Özal'ın 'sivil' görüntülü partisi, kıyasıya bir seçim kampanyasının ardından, her iki seçmenden birinin oyunu alarak, iktidara tırmanmayı başardı.

Tayyip Erdoğan liderliğinde kuruluşunu tamamlayan Ak Parti'ye verilen 'düşük yoğunluklu' tepki ile Turgut Özal'ın ANAP'ının karşılaştığı muamele arasındaki benzerlik, yeni parti için tek başına bir 'iktidar müjdesi' sayılmasa bile, yine de dikkatle incelenmeye değer. Ak Parti, ANAP'ın ilk seçimdeki başarısını tekrarlamak istiyorsa, toplumun beğenilerini iyi tespit etmek zorunda.

İlk nokta 'sivillik'... Bunu, 'askerî olanın mukabili veya tersi' olarak anlamamak gerekiyor. Toplumsal örgütlenmelerin devletin bazı tâlî işlevlerini üstlendiği bir yöne doğru yol alıyor dünya. Bill Clinton'un, başkanlığı döneminde toplum örgütlerini Chicago kentinde biraraya getirmesi böyle bir yapılanmanın ufukta göründüğünün habercisiydi. George W. Bush, görevi üstlenir üstlenmez, sivil toplum örgütlerini rahatlatacak, işlerini kolaylaştıracak bir dizi karar açıkladı. Avrupa, bir yandan bütünleşip farklı bir yapıya dönüşürken, bir yandan da küreselleşmeyi toplumu ilgilendiren konularda 'sivilliğin' önünü açmak olarak anlıyor.

Adalet ve Kalkınma Partisi, bu anlamda bir 'sivilliği', yani 'toplumu iktidara taşımayı' temel felsefe haline getirmek zorunda. ANAP rüzgârının hızının her seçimle biraz daha kesilmesinin sebebi, Türkiye'nin özel şartlarının iktidardaki partileri devletle içiçe hale getirmesidir. Güçlü devlet, toplumu, partiler aracılığıyla yoğurmayı biliyor; ekonomide gerçekleştirdiği dünyaya açık politikaları siyasete taşıyamayan ANAP, omuz verenlerini hayal kırıklığına sürükleyivermişti. Ak Parti, seçimin henüz yakın vâdede gözükmediği günümüz ortamında, kendisini 'güç' ile değil 'toplum' ile aynı çizgiye getirmenin yollarını bulmak zorunda. Hem de kimseyle kavga etmeden...

İlk günden verdiği tepkiler, medyanın, yeni partiyle toplum arasında bir 'engel' teşkil edeceğinin işareti. Mevcut yapıya tepki duyan, sistemin kendisini fukaralaştırdığını düşünen ve çıkışı yine de siyasette arayan kitleler, bir süreden beri biliyoruz ki, 'yeni' olana umut bağlamış durumdalar. Toplumda, siyasete karşı, Tayyip Erdoğan'ın kişiliğinde somutlaşan bir büyük ilgi var. Oysa, televizyonlar ve gazeteler, o ilginin partileşmesini umursamaz bir tavırla karşıladılar.

Tayyip Erdoğan ve arkadaşları, partilerini, toplumu kucaklama anlamına 'sivillik' zemininde örgütlemeyi sürdürürlerse, bu, medyanın da karşı koyamayacağı bir rüzgâr haline dönüşecektir. Medyanın, Ak Parti konusunda, 'güç' ile 'toplum' arasında sıkışması, sonuçta tercih kaçınılmaz biçimde 'toplum'dan yana kullanılacağı için, medyayı da kendine getirecektir. Güvenilmez, itibarı yerlerde sürünen, 'güç' karşısında iki büklüm medya, bugünün karışık ve kendi durumundan farksız siyaset ortamında, misyonuna ters çarpık görüntüsünü gizleyebiliyor; Ak Parti, bu konuda bir turnusol kâğıdı işlevi görecektir.

Tayyip Erdoğan ve arkadaşları, ülke sorunlarını bilen, samimi ve becerikli bir kadro oldukları teminatını 'sivilliği' özellikle vurgulayarak topluma verebilirlerse, hiç kuşkunuz olmasın, ANAP'ınkinden daha büyük bir başarıyı fazla zorlanmadan yakalayacaklardır.

Önümüzdeki dönemin sihirli sözcüğü 'sivillik' olacak; bunu unutmamak gerek...


16 Ağustos 2001
Perşembe
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED