T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Denizi görmeyen balıkların arasındayız!..

Türkiye'de değişen birşey yok görünürde..

"Çifte Standartlar Enstitüsü" ile "Kendin Pişir-Kendin Ye" modeli medya, "ekonomik kriz"in çapını veya "fiyasko koalisyon"dan nasıl kurtulabileceğimizi araştırmak yerine, "Tayyip Erdoğan'ı nasıl yıpratırız"la uğraşıyor..

Oysa bugünkü Türkiye, dünkünden çok farklı..

Medya sermayesi ve yazıişleri, içlerindeki vicdanlı ve bilgili yazarları okusalar, manşetleri attıkları kalemlerini kırıp, oturur ağlarlar..

Mesela Güngör Uras, dünkü Milliyet'te çok açık anlatmış..

-Eski güzel günler geri gelmeyecek.. Kriz sona erecek diye beklemeyin.. Kriz bir süreç değil, bir darbedir.. Bundan sonra, harcamalarımıza göre, gelirimizi artırmamız mümkün değil.. Ayrıca, siyasi yapının, bankacılığın, ulusal güvenlik kavramının aksaklıklarını da ortaya çıkardı kriz.. Geriye dönüş imkansız..

Durum böyleyken, hâlâ "Tayyip Erdoğan değişti mi-değişmedi mi" tartışması yapanlar, acaba uyanık görünen uyku hastaları mı? Acaba yaz sıcağında onları sivrisinek değil de, çe-çe sineği mi sokup, uyku hastalığı bulaştırdı?..

Diyelim ki Erdoğan değişmedi, değişemez..

Peki sadece Mesut Yılmaz mı değişebilir bu dünyada?

Ben size, Hitler'in, Mussolini'nin, Stalin'in, Çavuşesku'nun, demokrasi ve seçilmişlerin üstünlüğü üzerinde yaptıkları birkaç konuşmayı bulup çıkartsam (bunu yapabilirim), "28 Şubat'ın Başbakanı" Mesut Yılmaz'ın da, gerçekten sivilci ve anti-militarist olduğuna inanabilir misiniz?

Türkiye 20 yıldır özelleştirme bekliyordu.. Mesut Yılmaz'ın Türkbank özelleştirmesine elini sokması ile ve Etibank'ı Sabahçılar'a vermesi ile, "özelleştirme" kavramı, "pasta paylaşımı" şekline dönüştü..

Öylesine rayından çıktı ki özelleştirme, şimdi, batan özelleştirilmiş bankalara el koyulup, her alanda devletçiliğe ve kamulaştırmalara gidiliyor..

Belli ki, Mesut Yılmaz, "sivilleşme"yi ve "seçilmişlerin üstünlüğü"nü de, özelleştirme gibi yozlaştıracak..

"Sivilleşme", bakarsınız sonunda "kokuşmuşluğun özerkliği", "soruşturma dosyalarının kapatılması" çizgisine oturur..

Zaten 'Ecevit'lerle, 'Mesut Yılmaz'larla, her kavram ve her kurum, çarpıtılmadı mı?

Ecevit ne zaman "ülke esenliğe çıkıyor" dese, biliyorsunuz ki, Türk Lirası, Amerikan Doları'nın 1,5 milyonda biri değerine düşüyor..

Bu 'Mesut Yılmaz'lar ve 'Hüsamettin Özkan'lar, 18 Şubat krizini patlatan MGK toplantısında, "ulusal güvenlik" yüzünden mi, yoksa "yolsuzluk dosyaları" yüzünden mi kavga çıkartmışlardı?

Yani, Tayyip Erdoğan değişse ne çıkar, değişmese ne çıkar?.. O henüz muhalefette..

"Tayyip değişmedi" diye, ampulün voltunu amperini sorgulayanlar.. Uyanın..

Cebinizdeki parayı, maaşınızı, patronunuzun malvarlığını, T.L.'yi, borsayı da, Tayyip Erdoğan mı sıfırladı?

ŞAKA

Ampuller, elektrikler..

Eski bir Hasan Pulur fıkrası bu..

Uzak bir köyden, bir hemoroid (basur) hastası doktora gelmiş.. Doktor muayene etmiş..

-Basurunuzu kotarize edeceğim, demiş..

Köylü "Kotarize etmek nedir" diye sormuş.. Doktor "Kotarize etmek, elektrikle yakmaktır" demiş..

Operasyon başlamış.. Canı çok acıyan köylü, katıla katıla gülüyormuş.. Doktor neden güldüğünü sormuş..

-Elektriğe gülüyorum doktor.. Bu elektrik bizim köye girmeden, benim makatıma girdi, demiş..

NOT: Bugünlerde bazıları, ampullere ve onun elektriğine fazla takıldı ya..

MASAL BU YA

Kurbağalar, kazalar ve 'Ecevit'ler..

Geçen gün Anadolu Ajansı, İçel'in Mut ilçesi mahreçli bir haber geçti. Buna göre, Ortaköy mevkiinde otomobili ile ilerleyen Hüseyin Küçük, ensesindeki bir kurbağayı yakalamak için, direksiyonu bırakmış ve bir dere yatağına uçmuş araç..

Hüseyin Küçük, "Bir ara dinlenmek için, aracı park edip, çimenlere uzanmıştım.. Herhalde kurbağa o zaman enseme girdi" demiş..

Masal bu ya..

Bülent Ecevit, otomobil kullanmayı öğrenmiş.. Bir gece bir ormanda, otomobilin (ya yerli, ya da Kore malı) direksiyonunda giderken, yola bir kurbağa çıkmış.. Ecevit, kurbağayı ezmemek için direksiyonu kırmış.. Ve bir ağaca çarpmış..

O anda ortalık aydınlanmış.. Meğer kurbağa, bir cinmiş.. Cin, Ecevit'in yanına gelip, onu araçtan çıkartmış..

-Sayın Ecevit.. Siz kurbağa ezmemek için ölümü göze aldınız.. Benden bir şey dileyin.. Ne olursa olsun yapacağım, demiş..

Ecevit, cine, ne istediğini söylemiş..

-Sayın Cin, Türkiye kötü bir coğrafyada.. Komşularımızın hepsi problemli.. Acaba Türkiye'yi buradan alıp, Amerika Birleşik Devletleri'ne komşu bir konuma taşıyabilir misiniz?.. Hem böylece, Amerika Türkiye'nin yönetimine daha kolay, doğrudan ve dolaylı katkılarda bulunur..

Cin, bir harita çıkartmış cebinden.. Amerika ve Türkiye'nin konumlarını incelemiş.. Sonra Ecevit'e dönüp, konuşmuş..

-Sayın Ecevit.. Bu isteğinizi yapmak çok zor.. Koca bir ülkeyi, kıtalar ve okyanuslar ötesine taşıyacağım.. Başka birşey isteseniz..

Bunun üzerine Ecevit, alternatif isteğini söylemiş..

-Şu koalisyon ortaklarım ve ben ülkeyi iyi yönetebilsek.. Ben sağlıklı, Mesut Yılmaz güvenilir ve Bahçeli anlaşılır bir görüntü versek.. Bunu sağlayabilir misiniz?..

Cin düşünmüş.. Sonra,

-Sayın Ecevit.. Şu haritayı yine açalım.. Birinci isteğinizi yeniden tekrarlar mısınız, demiş..


16 Ağustos 2001
Perşembe
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED