T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ancak romanlarda olur

"Tatili çok uzattın" diyenlerden biri de Cengiz Çandar'dı; bir ara, "Yazıyor olsaydın, şu olup biteni bir Robert Ludlum gerilim romanı üzerinden anlatırdın..." diye takılmadan da edemedi... Bunu söylerken, olayları romanlarda anlatılanlarla izah etme alışkanlığımı 'ti'ye almak niyetinde olduğuna eminim; ama ne yapayım, benim huyum bu...

"Olayları romanlarda anlatılanlarla izah etmek" cümlesiyle kast edileni Kulis okurları elbette biliyor: Gerçek hayatta kimsenin aklından bile geçirmeyeceği karmaşık ilişkiler gerilim romanlarının konusunu teşkil ediyor; o türün ünlülerinden Robert Ludlum, akıl ötesi entrikalarla bezediği 22 romanını tam 200 milyon kişiye okuttu. Okuyanlar, "Bu kadar da olur mu?" diye sordular her sayfada, ancak bir kez başladıkları romanı ellerinden bırakamadılar...

Ludlum gibi biri şu günlerde yaşadıklarımızdan roman çıkaracak olsaydı, bir siyasi parti liderinin askerle takışması ve ardından meydana gelen gelişmeleri birbiriyle irtibatlandırır ve hepsini planlı-programlı bir girişim olarak sunardı. Ludlum romanlarında, 'devlet içinde devlet' yetkilerini kullanan bir veya birden fazla odak vardır; girişimci siyasetçiyi o odaklardan biriyle irtibatlandırırdı Ludlum... Siz romanda, tartışmanın odaklardan birinin kararı gereği açıldığını okur, bir ildeki komutanın parti il başkanıyla, bir diğerinin belediye başkanıyla sürtüşmelerini, ya da bir kasabadaki komutanın halka ateş açmasını sağlayanın aynı odak olduğunu öğrenirdiniz... Bu tür irtibatlara gerçek hayatta rastlanmaz; ancak gerilim romanlarında hiç garip kaçmaz o irtibatlar...

Robert Ludlum ilk romanı 'The Scarlatti Inheritance'ı 42 yaşında yazdı. İyi bir eğitim almasına rağmen o yaşına kadar tek bir mesleği olmuştu Ludlum'un: Aktörlük... Tesadüfen ehil bir yayıncı eline geçip basılma şansı yakalayan ilk kitaplarını, esas mesleğine zarar verebilir endişesiyle, takma isimle yayımlamıştı. Oysa, birkaç romandan sonra, 'esas meslek' yazarlık haline dönüştü. Talihin garip bir cilvesi, Robert Ludlum'un, yıllar sonra, 'ünlü romancı' olarak bir American Express reklâm filminde oynamasıdır...

Çok tutulan ilk romanında, Robert Ludlum, Hitler'in Almanya'da yükselişi ve dünyaya meydan okuyuşunu bir avuç uluslararası parababasının eseri olarak gösterir. Wall Street'in büyükleri, dünyada kendilerine bağlı bir mâlî imparatorluk kurmak amacıyla destekler Hitler'i... Böyle bir hikâyenin tutulması, romanın yüzbinlerce satması elbette boşuna değil...

Geçen mart ayında kalp yetmezliği yüzünden hayatını kaybettiğinde, dünya basını, Ludlum'un belirgin özelliklerini vurgulayan haberler yayımladılar. Ne kadar kuru haberlerdi onlar. Aktör kökenli, taşrada yaşayan bir Amerikalının, ülkesi politikacıları, işadamları ve finans patronlarının merkezinde yer aldığı komploları romanlaştırması daha fazla takdir edilmeye hak kazanıyor oysa... Hemen her romanı, içinde barındırdığı onlarca entrikanın fena halde 'açıklayıcı' olması sebebiyle yaygın kabul gördü... Bu az şey mi?

Ölümünden hemen önce çıkan son romanı (yayıncısı basıma hazır iki-üç romanı daha olduğunu söylüyor) 'The Prometeus Deception' akılları karıştıran çok derin bir komplo etrafında kurulu... Daha küçükken devlete ait çok gizli bir örgütün ilgi alanına giren, mezuniyet sonrası örgütte çalışmaya başlayan ve kirli-temiz yüzlerce operasyonda görev alan bir 'ajan', ölümle teğet geçtiği bir operasyon sırasında öldürücü gerçekle karşı karşıya kalır: Hayatını uğruna feda edebilecek kadar bağlılık duyduğu, o emredince insan öldürdüğü örgüt, kendisine babalık yapmış yöneticisi ve bir çok çalışanıyla birlikte, aslında Rus GRU'nun kurduğu bir 'sahte örgüt' değil miymiş? Amacı da... Hemen bütün eserleri Türkçe'ye çevrildiği için, Robert Ludlum'un ekim 2000 tarihli bu romanını kendiniz okusanız daha iyi...

Bizde bu tür romanlar yazılmadığından, 'roman olayı' ile 'gerçek olay' arasındaki fark çok belirgin olamıyor. Bu sebeple de, kongre çıkışını takip eden olayları birbirine bağlayacak bir 'ilişki', roman okumayan bir toplumda, sanki gerçekmiş gibi görülebilir... Genel başkanın irtibatlı olduğu, kolları her yere uzanan bir odak, kendine özgü sebeplerle bir çıkış yapması gerektiğinde, bunun zamanlamasını ilginç bir döneme denk getirir... Ardından da, kolunun uzanabildiği noktalardaki bağlantılı unsurlara tâlimat göndererek olmayacak davranışlar sergilemelerini sağlar... Tabii, bu tip şeyler gerçek hayatta olmaz, Robert Ludlum ustalığında biri, bu tür bir konuyu romanlaştırmaya karar verirse, "Vay be, sanal hayatta neler de oluyormuş" diye hayretler içinde kalarak okuruz ancak...

Böyle bir eser yazacak bizden biri, 42 yaşında kaleme aldığı komplocu romanı basacak bir yayınevi bulabilen Robert Ludlum kadar şanslı olabilir mi? Şanslı olduğunu ve eserini bastırdığını varsayalım, bu tür ilişkileri sergileyen, her sayfası değişik komplolarla dolu benzer bir roman bizde okuyucu bulabilir mi? Bir roman mı okuduğu, yoksa romancının gerçek olayları mı romanlaştırdığı konusunda kafası karışır mı bizden okuyucunun?

Karşılaştığımda, Cengiz Çandar'dan, Ludlum'a lâyık olsun diye kurguladığım senaryo hakkında ne düşündüğünü öğrenmeye çalışacağım... Korkum, devamını da öğrenmek istemesi...


16 Ağustos 2001
Perşembe
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED