T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Arap Müslümanlığı mı
Türk Müslümanlığı mı?

Son günlerin en önemli tartışmalarından biri bu. Bir taraftan tv programları bu konu üzerinde dururken öte yandan resmi çevreler de bu konuyu değişik platformlarda tartışıyor.

İşin özü de Arap Müslümanlığı Türk Müslümanlığını gölgelemeye ve Türkler Arap Müslümanlığı'nın etkisinde kalmaya başladı, dolayısıyla Türk kültürü Arap kültürünün etkisi altına giriyor, insanlığın kabul etmeyeceği gelişmeler yaşanıyor ve tabii ki terör de bu Arap Müslümanlığı'ndan besleniyor.

Bir yanda ABD Müslüman ülkelerin eğitim müfredatlarını yeniden gözden geçirmeyi sürdürürken öte yandan Filistini işgal eden İsrail, ölüm saçan modern silahlarla halkı sindirmeye çalışıyor ve karşı tarafın teröründen bahsediyor!

* * *

Bir defa hemen altını kalın çizgilerle çizmek ve haykırmak gerekir ki iddia edildiği ve kamuoyu oluşturulmaya çalışıldığı gibi bir Arap Müslümanlığı ya da Türk Müslümanlığı yoktur.

14 asırdan beri Müslümanlığın kavimlere ve ırklara göre yorumundan ziyade itikadi ve ameli ekollere (mezhep) göre yorumlanış şekli vardır. Eş'ari, Maturudi, Mutezili, Şia gibi itikadi mezhepler, Hanefi, Şafii, Hanbeli, Maliki ve Caferi gibi ameli mezhepler vardır.

İslam'ın Hanefi yorumunu benimsemiş Türkiye'de Türk orijinli Müslüman ile Ürdün'deki, Mısır'daki Hicaz'daki Arap ırkına mensup Hanefi Müslüman arasında fark yoktur. Diğer dînî ekollere mensup Müslümanlar'ın da dilleri, renkleri ve ırkları ne olursa olsun inanış ve yaşayış biçimleri aynıdır. Yani iddia edildiği gibi dünya Müslümanları arasında bir Arap Müslümanlığı, yahut Pakistan Müslümanlığı ya da Türk Müslümanlığı gibi ırklara mahsus Müslümanlık anlayışı yoktur. Sadece ulus devlet kavramından yola çıkan kimi resmi ideolojiler din anlayışlarını da kendilerine özgü biçimde şekillendirmek istedikleri için ırklara göre Müslümanlık üretilmeye çalışılıyor.

İslam dünyasındaki dînî ekoller (mezhepler) ve onların asırlar boyu uyguladıkları yorum biçimi İslam'ın kazanımlarıdır. İslam'ın birikimidir. Bunları yok sayarak hareket etmek 14 asırlık birikimi ve zenginliği yok saymaktır. Bu ekoller en küçük insani bir meseleden en büyük devletlerarası meseleye kadar çözüm getirmiş, hukukunu oluşturmuş ve en önemlisi metodolojisini kurmuştur.

* * *

Şimdi sorun aslında bu metodolojiden kaynaklanmaktadır.

Son zamanlarda 14 asırlık birikimi terkedip herkesin doğrudan Kur'an ve Sünnet'ten hüküm çıkarmasını tavsiye eden görüş, Müslümanlar arasında yayılmaya başlayınca asırlara hükmetmiş İslam Hukuku'nun metodolojisinden habersiz nice düşünür, yazar ve kanaat önderi kendince İslam'a yeni yorumlar getirmiş ve çevrelerinde cemaatler oluşturmuşlardır. Bazıları Sünnet'i de bir kenara itip sadece Kur'an'ı esas alarak hareket etme gereğinden bahsetmiş ve taraftar edinmiştir. Böylece ölçüsüz, dengesiz yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Ortada ölçü olmadığı için bu fikirleri ortaya atanlar da sadece kendi anlayışlarının doğru olduğunu savunmuşlardır.

Metodoloji olmadığı için de okuduğu ayetten ve kabul ediyorsa okuduğu hadisten -14 asırlık birikimi bir kenara iterek- kendince hükümler çıkarmış ve asıp kesmeye başlamışlardır. Bunun adını kimi zaman yenilik, kimi zaman, reform, kimi zaman değişim çoğu kez de selefilik koymuşlardır.

Şu anda Arap Müslümanlığı diye saldırılan din anlayışı da bu anlayıştır. Bunu Araplar'a özgü kılmak cehalettir, dini bilmemek, dînî çevreleri tanımamaktır. Türkiye'de bile her gün tv ekranlarında benzeri görüşler Türk ilim adamları tarafından dile getirilmektedir.

Bunun Araplık'la ve Türklük'le alakası yoktur. Bu anlayış biçimi, kavrayış yöntemi, kabullenme şekli, yaklaşım ve yorumlama tarzıdır.

* * *

Eğer siz yeni kuşakları dînî bilgiden mahrum bırakırsanız tabii ki farklı yerlerden dînî bilgiler edinilecek ve çok farklı yaklaşımlar ortaya çıkacaktır. Boş bıraktığınız alan bir biçimde dolacak, birileri dolduracaktır. Ondan sonra sizin kalkıp Türk Müslümanlar Araplar'ın etkisinde kalıyor şikayeti yapmaya hakkınız olmaz. Hele hele kalkıp ne olduğunu bilmeden Müslümanlar'a 'selefilikten vazgeçin yoksa fena olursunuz' dayatması yapmaya hiç hakkınız olmaz.

Selefi Müslümanlık konusunu müstakil bir yazıda ele almak istiyorum, ancak burada tekrar altını çizmek isterim ki Müslümanlık ırklara göre değil anlayış ve yorumlara göre farklılık arzeder

Bazıları değişik ırklara mensup insanların örf adet gelenek ve ahlaki yapılarını din anlayışı diye sunmaktadırlar ki bence bu doğru değildir.

İslami ekoller, dinin temel kaynakları olan Kur'an, Sünnet ve ikisine aykırı olmamak şartıyla kıyas ve icma'dan elde edilen neticelerle şekillenmektedir. İslami ekollerin hepsinin ilmi temelleri ve usulleri (metodoloji) vardır. Usulü olan ekoller kendi mantığı içinde tutarlıdır, usulü olmayan ekoller ise tutarlı olmaktan uzaktır ve mensupları arasında kesinlikle uyum yoktur, çünkü hepsi kendi anlayışına göre hüküm çıkarır ve her türlü yoruma müsait olan nasslardan değişik sonuçlar ortaya çıkar.

Şu anda Türkiye'nin de diğer Müslüman toplumların da İslam'ı yorumlamada en temel sorunları budur.

Türk ve Arap ya da Pakistan yahut Avrupa Müslümanlığı gibi deyimler Müslümanlar'ın birliğine kurulan tuzaklar gibi geliyor bana.


27 Ocak 2002
Pazar
 
Resul Tosun
RESUL TOSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED