T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yeni dünyada kimseye kimlik sorulmaz,
herkes kimliğini yüzünde taşır

Dünyanın önde gelen 1.000 kurum ve kuruluşunun desteklediği "Dünya Ekonomik Forumu" 1970 yılında Prof. Dr. Klaus Schwab tarafından bir vakıf olarak kurulmuş. Vakıf kuruluşundan bu yana, her yıl Davos'ta düzenlediği toplantılarla ekonomik, siyasal ve kültürel sorunların tartışıldığı global bir platform olmayı sürdürüyor.

Haberleşme ve bilgi teknolojisindeki gelişmeler, uluslararası ticaretin hızla büyümesi ve Rusya'nın Orta Asya ve Balkanlar'dan çekilmesiyle global sorunların tartışıldığı forumlar, dünyanın her alanda daha yaşanır kılınmasında vazgeçilmez bir önem taşımaya başladı. Sözkonusu vakıf, 1988 yılında Özal ile Papandreu arasında "Davos Deklarasyonu"nun imzalamasına ev sahipliği yaparak, Türkiye'nin dış politikasında önemli bir işlev yüklenmişti.

Vakıf 1992 yılında başlattığı iş, siyaset, üniversite, medya ve sanat dünyasında "Yarının Global Liderleri" çalışmasıyla, dünyanın önde gelen 200 liderini çatısının altında buluşturdu. Ayrıca Vakıf her yeni 100 global lideri de belirleyerek, birbirleriyle tanışıp yardımlaşmalarına öncülük ediyor. Bu bağlamda, AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da New York'ta düzenlenen toplantıya davet edildi.

Vakfın Başkanı Schwab Fribourg ve Harvard Üniversitelerinde Mühendislik ve Ekonomi alanında lisans sonrası eğitim yapmış, 1969'dan bu yana Cenevre Üniversitesi'nde İşletme Politikası hocalığı yapıyor. Vakfın Yönetim Kurulu'nda Percy Barnevik, Maurice Strong, Raymond Barre, Michael Dell, Rajat Gupta ve Nobuyuki Idei gibi, iş ve siyaset dünyasının önde gelen global öncüleri yeralıyor. Öncülerin her biri başarısını, doğduğu ülkenin sınırlarının dışına taşmayı bilmesine borçlu. Yüzölçümü ne kadar büyük olursa olsun, her ülke global lidere dar gelir.

Türkiye'yi krizden kurtaracak öncüler de, sınırların dışına çıkmasını bilenler olacak. Dünya gündeminin tartışıldığı platformlarda yer almadan Türkiye'yi dönüştürmek mümkün değildir. İrlandalı yönetim bilgesi Charles Handy "Filler ve Pireler" isimli kitabında, Amerika'nın vahşi topraklarına ulaşan Puritenler gibi, bir "Yeni Bulunmuş Ülke" ortaya çıkarma şansının her zaman var olduğunu söylüyor.

Handy, bir ülke ya da toplum için daha sağlıklı bir gelecek kurma yolunda "Amerikalılar'ın enerjisini ve özgüvenini, Kerelalılar'ın sevimli ve dostça tavırlarını, Singapurlular'ın da disiplinli azminin kaynaştırılması gerektiğini" vurgular. Kuşkusuz böylesine zengin bir bileşime ulaşabilmenin "olmazsa olmaz" şartı, siyasi, ticari ya da gönüllü olsun bütün kurum ve kuruluşlarda "lokal" düşünüp, "global" davranmasını bilmektir.

"Glokal" bir kuruluş yöneticilerinin ilk yapması gereken, kurumlarına içeriden olduğu kadar dışarıdan da bakmasını öğrenmektir. Bunun için de, liderler, bulundukları ülkenin dışına çıkarak kiminle, nerede, nasıl dayanışabileceklerini araştırmalıdır. Türkiye'den Orta Doğu, Balkanlar ve Kafkaslar görülür. Almanya'dan bakıldığında Avrupa, Asya ve Afrika kolaylıkla seçilir. Amerika'dan bakanın gözlerinin önüne ise, beş kıta bütün ayrıntılarıyle serilir.

Roma'nın mirası Avrupa'dan önce Osmanlı'ya geçmişti. Osmanlı üç yüzyıl Avrupa'nın tartışmasız gücü oldu. Güç sonra Osmanlı'dan Avrupa'ya geçti. Avrupa da gücünü yitirdi. Şimdi güç Amerika'da. New York Yirmibirinci Yüzyıl'ın Roma'sı. Ancak globalleşme her ülkeye, her kuruma ve her kuruluşa yeni bir Roma olma şansı tanıyor.

Dünya gücü olma şansını değerlendirebilmek için, ekonomiden eğitime kadar her alanda Roma'nın standartlarını yakalamak gerekir.

Yeni Roma'da bilgi, sermaye ve kaliteye kimse kimlik sormaz. Ancak herkes kimliğini yüzünde taşır.


3 Şubat 2002
Pazar
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED