T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Mârifet formülde

'Bölünme', özellikle bizim gibi bunun travmasını pek çok alanda yaşamış/yaşayan toplumlarda fren etkisinde bir sözcüktür. "Bölünmeyelim, birlik ve beraberliğimizi koruyalım" denildiğinde akan sular durur. Daha ilkokuldan başlayarak, ölüm döşeğindeki oduncunun çocuklarına verdiği: "Birbirinizden ayrılırsanız, şu tek çubuk gibi kolayca kırılırsınız; şu çubuklar demeti gibi birarada olduğunuzda ise sizi kimse kıramaz" öğüdü hepimizin kulağında küpedir...

Bu kültürün etkili olduğu FP câmiası, şu günlerde, 'bölünme' sözcüğünün çokça tekrarlandığı bir sorgulama sürecinden geçiyor. Partileri kapatılan 100 milletvekili bundan sonra tek bir parti çatısı altında mı yer alacak, yoksa FP'nin küllerinden birden fazla parti mi çıkacak? Milletvekilleri biraraya geliyor, il başkanları toplanıyor ve 'en ideal çözüm' için sürekli tartışıyorlar... Herkesin umudu gibi bizim dileğimiz de, bu süreçten, ülke için hayırlı bir sonucun çıkmasıdır.

Aslında, gönül, "Bundan sonra ne olacak?" sorusuna 'bölünme' sözcüğünü zihinlerden silerek cevap aramayı arzu ediyor.

Garip bir kararla partisiz kaldıkları için FP'lilerin kafalarının karışık olması doğal: İkisi dışında bütün milletvekilleri Meclis'teki görevlerine devam edebilecek durumdalar; dahası, Anayasa Mahkemesi yönetimine dokunmadığı için, partiyi sadece adını değiştirerek aynen kurmak da mümkün. 'Devam' gerekçesiyle kapatılmadığından, partinin başka bir isim altında yeniden hayat bulmasının yasal bir mahzuru da olmaması gerekiyor. FP yönetimi de, öyle anlaşılıyor ki, kısa süre içinde kurulacak bir partiyle, "Nerede kalmıştık?" demekten yana...

Sorun da zaten bu noktada düğümleniyor.

FP, üçü eski ikisi yeni beş milletvekilinin söylem ve eylemleri yüzünden kapatıldı görünüyor ama, dâvâ süreci sırasında kamuoyuna yansıyanlara bakılırsa, daha temelli bir itiraza muhatap olduğuna da kuşku yok. Bu durumu dünya sistemiyle irtibatlayan yorumlarımızı iki gün üst üste okudunuz. FP, yeniden kendini tanımlama sürecine girmiş global sistemin göz yummasıyla, onunla işbirliği yapan içerideki güç odaklarının siyaset alanını darlaştırma ameliyesinin sonucu olarak kapatıldı. Bundan sonra, benzer bir partinin (isterse adı Saadet Partisi olsun) yeniden kurulması durumunda, o parti kendisini bir yol kavşağında bulacak: Ya, olana aldırmadan yoluna devam edecek ve daha önce dört kez tekrarlanan, bir süre sonra onun da başına gelecek; ya da uysal, hatta 'teslimiyetçi' bir söylemi benimseyecek... Her iki şıkkın da 'şık' olmadığının kabul edilmesi gerekiyor...

Bazılarının 'aynen devam' dışında bir seçeneği gözlerinin görmediği biliniyor; farklı bir söylem, ya da yönetim biçimi, son otuz yıl içerisinde oluşmuş düzenin bozulması anlamına geleceği için, bunu göze alamazlar zaten. Bu bakımdan, "Bölünmeyelim" öğüdünün pratik sonucu "FP tipi bir partinin çatısı altında buluşalım" ise, bu, eski dengeleri aynen sürdürmek anlamı taşıyacaktır. Oysa, öğüdün etkili olabilmesi ve gerçek hedefine ulaşabilmesi için, birleşmenin, eskisinden farklı ilkeler ve kadrolar etrafında gerçekleşmesi gerekiyor.

Türkiye'nin bugün muhtaç olduğu türden bir partileşme klasik yaklaşımlardan farklı bir zeminde oluşabilir. Toplumun sadece belli bir kesimini hedefleyen siyasi bir çıkış, ülkenin karşı karşıya bulunduğu sorunları çözmeye aday bir iktidarın yolunu tıkayacaktır. Toplumun bütününü kuşatıcı, her kesimden insanları en geniş ortak paydalar etrafında birleştirebilecek bir söyleme ve o söylemi içtenlikle benimsemiş pırıltılı bir kadro hareketine ihtiyaç var. İlk seçimde seçmenlerin yarısını arkasına takarak iktidarı yakalayacak 'tsunami' etkili bir büyük sarsıntı Türkiye'yi kendine getirebilir ancak.

Kapatılan FP böyle bir parti olamadı; onun arazisi üzerine kurulacak yeni bir (veya birden fazla) partinin daha farklı bir işlev göreceğine inanmak zor. Akıllı davranış, eski binanın çöküşünü, arsasını etraftaki diğer arsalarla birleştirerek daha büyük bir apartman inşası için bir fırsat olarak değerlendirmektir. Böyle bir çatının altında 'bölünmeden, birlik içerisinde' bulunmanın bir anlamı vardır elbette; ancak yıkılan binanın arsası üzerine oturtulacak eskisinden farksız yapı FP'yi toplumun bütününden koparacaktır...

Yapılması gereken, 'bölünme' kompleksini geride bırakıp toplumun her kesimiyle bütünleşebilmektir... Mârifet, onun formülünü bulmakta...


30 Haziran 2001
Cumartesi
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED