T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Telekom tartışmasının düşündürdükleri

Türkiye, büyük sıkıntılardan, siyasi ve ekonomik çalkantılardan geçerken, vatandaş, helhalde ortaya çıkan krizi değerlendirmekte güçlük çekiyor.

Koyun can derdinde, kasap et derdinde. Telekom Yönetim Kurulu üyeliklerine atama yapılırken yaşanan tartışma, Ankara'daki bazı siyasilerin, ülkemizin ve halkımızın sıkıntılarının farkında olmadığını gösteriyor.

Tartışma konusu

Telekom'un özelleştirilmesine dair kanun yayınlanırken de, koalisyon ortakları arasındaki ip kopma noktasına gelmişti. Tartışmanın temelinde, özelleştirme ilkeleri değil, mevcut Telekom Yönetim Kurulu'nun feshedilerek, üyelerin yeni baştan atanması keyfiyeti olduğu anlaşılmıştı.

Konu şu: Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz, 7 kişilik heyetten 5'ini mi, yoksa 4'ünü mü atasın?

Kemal Derviş'in tayin ettiği şahıslar, üç kişi mi olsun, yoksa iki kişi ile mi sınırlı kalsın?

Henüz Telekom özelleştirilmediği için, hisseler devlete ait. Dolayısıyla Yönetim Kurulu üyelerini de, devlet (çeşitli bakanlar) tayin ediyor.

Telekom Yönetim Kurulu üyelerinin değiştirilmesi, mayıs ayında büyük tartışmalar içinde kabul edilirken, Kemal Derviş'in hedefi, özelleştirmenin ve ihalelerin siyasi tesirlerden arındırılarak gerçekleşmesini temindi. Ulaştırma Bakanlığı'nın atadığı isimler bu yüzden devre dışı bırakıldı. Şimdi kıyamet, aynı gerekçeyle, yeni üyelerin atanması sırasında koptu.

Ulaştırma Bakanlığı, "5 üyeyi ben atayayım, koalisyon adabı gereği 1'er üyenin atanması yetkisini de, Anap ve DSP'ye bırakalım" diyordu.

Siyaset alanı daralıyor

"Gene, siyaset rol oynayacaksa, üyelikler siyasi partiler arasında paylaşılacaksa, neden Telekom Yönetim Kurulu değiştirildi?" diye sormak gerekir.

Aslında, insanın aklına, hemen bir başka sonu daha geliyor: Siyaseti bu kadar kötülemek ve dar alana hapsetmek niye?

Üstelik Kemal Derviş'in, kendi kontenjanından atadığı iki kişinin, asker emeklisi olduğunu gazetelerde okuyunca, tarafsızlığın yorumunda da çelişkiye düştük. Derviş "atamalarda siyaset etkili olmasın" diye ısrarlı davrandı, sonra Emekli Tuğamiral Devrim Çorbacıoğlu'nu ve Emekli Albay Ziya Öztoprak'ı Yönetim Kurulu üyeliğine tayin etti. Ecevit'in listesinden de Ordu Yardımlaşma Kurulu (OYAK)'ın eski Genel Müdürü Nihat Özdemir, Telekom'un Yönetim Kurulu'na girdi.

Bilmem, fazla lâf etmeğe gerek var mı? Elbette siviller kadar askerlerin de, Telekom Yönetim Kurulu'nda görev ifa etme hakları. Ama, bu kadar tartışmadan sonra, Derviş'in tercihini doğrusu dikkate değer bulduk.

Tarafsızlık

Çeşitli kurulların siyasetle göbeğini keserek, tarafsızlık sağlanacağını zannedenler yanılıyor.

Meselâ, kim Anayasa Mahkemesi'ne tarafsız diyebilir? Tarafsız olsa ve doğru karar verse, hiç Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sürekli Türkiye'yi cezalandırır mıydı?

Sorun sadece kanunlarda değil, büyük ölçüde zihniyette.

Tayyip Erdoğan veyahut Hasan Celal Güzel -cezaları ertelendiği için- artık yasaklı sayılmamalı; ama mesele, Anayasa Mahkemesi'nde tartışılacağı ve nihaî kararı Yüksek Mahkeme vereceği için, kimse sonuçtan emin olamıyor! Bu arada, Anayasa Mahkemesi'nde, Anayasa gereği, iki emekli askerin seçilme mecburiyeti olduğunu da hatırlatalım...

Millet iradesinin, tarafsız organlar tarafından paylaşılmasına, 1960 darbesinden sonra başlanıldı. Anayasa Mahkemesi, 1961 Anayasası ile, sistemimizin bir parçası haline geldi. Aslında gerçekten tarafsız bir organ olabilse, Yasama'nın hukuk çizgisinde kalmasına katkı sağlayacaktır. Bir çok defa, denetleme görevini başarıyla yerine getirmiştir de. Ama özellikle, siyasi niteliği ağır basan davalarda, Yüksek Mahkeme, iyi imtihan veremiyor.

Parti kapatma başvurularında, bazı üyeler çeşitli mihraklardan gelen esintilere açık; hukukun üstünlüğünden ziyade resmi ideolojiye bağımlı davranabiliyorlar. Böylece, hem demokrasi, hem de ülkemizin itibarı yara alıyor.

Mahkeme üyesi Haşim Kılıç'ın: "Siyasî davayı, hukukî zemine oturtma çabasındayız" sözü, Anayasa profesörü Ergun Özbudun'un: "Böyle bir kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde savunamam" diye isyan etmesi, işin vahametini ortaya koyuyor.

Binlerce e-mail mesajı alıyorum. Bunların birer fotokopisini, Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin ile Cumhurbaşkanı Necdet Sezer'e gönderdim. Bumin'in, gerekçeli kararı yazmadan önce, halkın nabzını tutmasının gereğine inanıyorum. Bilmiyorum, üyeler "Adaletinizle bin yaşayın" şeklinde tebrik mesajları da alıyorlar mı? Alıyorlarsa, bunların tarafıma bildirilmesi, benim de değerlendirmelerimi olumlu istikamette etkileyecektir.

Dediği dedük

Evelki gün duyduğum bir fıkra ile makalemi noktalamak isterim.

Temel ile İdris, papağanın dişi mi, erkek mi olduğu konusunda tartışmaya tutuşmuşlar. Temel, İdris'e: "Gidip paşaya soralım" demiş. İdris: "Paşa bu işlerden anlar mı?" diye sormuş. İşte Temel'in cevabı: "Anlamaz ama, dediği dedüktür."

"Dediği dedük" bağımsız kurulların, "tarafsız" kurulların, organların sayısı arttıkça, acaba demokrasinin standardı yükseliyor mu? Yoksa düşüyor mu?


30 Haziran 2001
Cumartesi
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED