T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Haber vermiyorsunuz bari bilgi sahibi olun

Cumartesi günü ÇEAŞ'ın kendi öz kaynaklarıyla gerçekleştirdiği, Türkiye'nin birinci, dünyanın16'ncı en yüksek beton barajı açıldı ve elektrik üretmeye başladı. Ertesi günkü gazetelerden sadece Star gazetesi geniş bir şekilde haberi vermişti. Çünkü kendisi de bu barajın sahibi olan UZAN Grubu'nun bir gazetesiydi.

Basınımızın diğer grupları ve o gruplara ait saygıdeğer diğer gazeteleri, bu "büyük olayı" maalesef okuyucularından sakladılar. Okuyucularına "ülke için bu kadar önemli" olan bir yatırımını "es" geçtiler ve tercihlerini "dedikodudan" yana kullandılar. Fruko'yu Amerikalılar'a satan Melih Sipahioğlu'nun, eşi Güngör Sipahioğlu'nun ve bu çiftin kızlarının "dedikodularını" manşet haber yapmayı yeğ tuttular. Baraj su tutmaya başladığı gün yapılan törenleri de görmezden gelmişlerdi.

"Türkiye'ye bir çivi çakanın elini öpmek" gerekirken "basındaki rekabet" ve diğer rekabetler nedeniyle büyük bir bölüm gazetenin okuyucularını böyle "moral veren" bir açılıştan haberdar etmemek bence iyi bir davranış değil.

"Şirketler kağıt üstündedir, bir gün silinir giderler. Ama böyle eserler memleket için kalıcıdır. İşte asıl haz buradadır" diyen Rumeli Holding Başkanı Kemal Uzan, barajın açılışında, her satırı "ders veren" müthiş bir konuşma yaptı. Yerimiz elvermediği için o konuşmanın ekonomimiz açısından çok önemli "uyarıları" olan bir bölümünü özetleyerek sütunuma alıyorum.

Dünya Bankası ve IMF kurttur

"Bu barajı Dünya Bankası'ndan kredi kullanmadan meydana getirdik. Bunun manası şudur: Dünya Bankası'nın verdiği 270 milyon dolar kredi kullanılsaydı, bu kredinin faiziyle birlikte ulaşacağı miktar, bugün 600 milyon dolar olacaktı. Böyle bir kredinin faiz gideri ise yıllık 90 milyon dolar civarındadır. Bunun anlamı 10- 12 yıl müddetle barajın bütün üretim gelirlerinin Dünya Bankası'na verilmesi, hediye edilmesi demektir.

İşte bu barajın yapılması ne kadar büyük bir hizmet ise, ikinci büyük hizmet de barajın yılda 100 milyon dolar tutan üretim gelirinin yurtdışına dolar olarak ödenmeyerek ülkemizde kalmasının sağlanmasıdır. Burada şu husus ispatlanmıştır ki, böylesine büyük baraj inşaatları yapmak için dış kredi, IMF kredisi şart değildir. Türkiye kendi kaynakları ile böylesine büyük projeleri gerçekleştirme imkanına sahiptir.

Berke Barajı neden 30 yıl önce yapılmadı? Berke Barajı, yılda 100 milyon dolarlık elektrik üretmektedir. Şayet bu baraj 30 yıl önce inşa edilseydi, bugüne kadar 3 milyar dolar üretim geliri elde edilmiş olacaktı. Ve yurtdışına 3 milyar dolar petrol, doğalgaz veya kömür parası olarak ödenmeyecekti.

Dünya Bankası, IMF bu kabil projelere krediyi hemen verir. Ve arkasından şartları sıralar. "Krediyle ilgili her ödeme dilimini kontrol edeceğim" der. "İhale şartnamesini internasyonal bir firma hazırlayacak" der. "İhaleye yeterlilik belgesinin şartlarını bu müşavir tespit edecek" der. O müşavir ise ilk önce Türk müteahhitlerine ihaleye girmek için yeterlilik belgesi vermez. İlk tezgah başarılı olmuştur, iş yabancı müteahhite verilir. Dünya Bankası kredisi de artık hazırdır. Bilir misiniz ki bu şekilde alınan Dünya Bankası kredisi Türkiye'ye hiç uğramaz. Doğrudan doğruya yabancı müteahhitin ülkesine gider. Bize borcu ve faizlerinin ödemek düşer.

Bu borçların ana para ödemesi hiç bitmez. Kredi anlaşmaları cilalı kelimelerle süslenmiştir. Faizler döviz sepetine göre hesaplanacaktır. Yabancı lisanda teknik bankacılık kelimeleriyle kamufle edilmiş sözleşmelerle bütün riskler Türk Hazinesi'nin üzerine yıkılmıştır. İkinci tezgah da tamamlanmıştır. Türkiye borçlandırılmıştır. Hem de ağır şartlarda.

Sistem hatalıdır. Bizim Hazine Müsteşarlığımız kuzu, Dünya Bankası ve IMF kurttur. Kredi sözleşmeleri kurdun kuzuyu çıtır çıtır yemesi için hazırlanmıştır, dikte edilmiştir. Bugünkü Dünya Bankası'nın, IMF'nin Cumhuriyet dönemi öncesindeki Düyun- u Umumi ile Galata Bankerleri'nden hiç farkı yoktur. Bize bu barajı yapma imkanı ve sorumluluğu veren irade o zaman henüz IMF ve Dünya Bankası'nın "kabul edilmez ağır baskısı" altında değildi. Bu gün durum maalesef öyle değildir."

Evet!... Kemal Uzan Bey'in dediği gibi "durum bugün maalesef öyle değil." Peki nasıl? Onu da IMF Türkiye Masası Şefi Juha Kahkonen'in son olarak verdiği "talimatlardan" da anlamak mümkün. "Göreviniz IMF'nin her dediğine uymak. Faiz dışı fazlayı korumak ve şeffaf olmaktır." Bu sözlere bizimkiler "Başüstüne" diyerek esas duruşa geçiyorlar.


19 Mart 2002
Salı
 
CAN AKSIN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED