T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İğne

Elindeki iğne ne güzel bir iğne böyle! Üstelik yakışmış da eline. Sağ elinin şahadet parmağıyla baş parmağı arasında öyle zarif bir tutuşu var ki iğneyi!

Orta parmağında da bir yüksük mü var, ne?

Yüksüktü değil mi onun adı?

Yüzük'e benziyor benzemesine de "yüksük" deniyor ona.

Yüzük süs olsun diye ya da bir şeylerin simgesi olarak takılır parmağa, genellikle de "yüzük parmağı"na. Hani, serçe parmak ile orta parmak arasındaki parmak var ya, işte ona.

Ama yüksük, somut bir yarar sağlamak üzere ve yalnızca orta parmağa takılır. Eline iğne alıp da bir şeyleri dikecek olanlar, hele bu işi sürekli yapanlar, bu konimsi metali orta parmaklarına geçirip iğneyi onunla iterler de parmaklarını korumuş olurlar iğnenin batmasından. İğnenin batması dediysem, yanlış anlamayınız lutfen! İğnenin sivri ucu, kumaşa batar çıkar evet ama gözün, iplik geçirilecek deliğin bulunduğu ucu / başı da insanın parmak derisini zedeleyebilir. Birçok insanın parmak derisi, başka birçok insanın suratındaki deriden daha nârindir.

Hele, kalın bir kumaşsa elinizdeki, iğneyi geçirmeniz pek de kolay olmaz. (İpliği söylememe gerek var mı?) Bir zamanlar bir terzi görmüştüm; nasıl da büyük bir hızla batırıp çıkarıyordu iğneyi kumaşa! Biraz daha hızlansa, dikiş makinesinin hızına yetişecek sanmıştım. Ama iğnesine taktığı ip, elinin devinimini güçleştirecek denli kısalınca ister istemez eski hızı azalmıştı ve terzi yeni bir ip geçirmişti iğneye.

İğneye ip geçirmek de özel bir ustalık istiyor hani. İpin ucunu ağzınıza alıp hafifçe ıslatıyorsunuz; böylece belli bir sertlik ve diklik kazanıyor ip. İğnenin başındaki deliğin içinden ipi geçirebilmek için sinirlerinizi ve dikkatinizi toplamanız gerekiyor. İpi tutan elinizde ya da iğneyi tutan elinizde belirecek hafif bir titreme; ipi de, iğnenin deliğini de boş bırakmaya, boşta bırakmaya yetebiliyor ve emeğiniz boşa gidiyor. Hele sabırsız biriyseniz kendi kendinize öfkelenmeye bile başlayabiliyorsunuz. Bu da işinizde başarılı olmanızı, yani ipliği iğneye / iğneden geçirmenizi güçleştiriyor.

"Benim gözlerim seçmiyor, kuzum, şu ipliği bir geçiriversene!" diyen bir kadın, yaşlı bir kadın mı belirdi birden? Seslendiği de bir oğlan çocuğu mu, yoksa gelini ya da kızı mı? Ah o kadın, yama mı yapıyor orada? Hem de çorap mı yamıyor? Sahi mi? Yamalı çorap ha? "Giyeceklerinizin eski ya da yamalı olması hiç mühim değil, mühim olan temiz olmasıdır!" diyen sesler de olmuştu değil mi?

Şimdi bu kız ne yapacak parmağında yüksük, elinde iğne? Gömleğinde ufak bir sökük var da onu mu dikecek? Gevşemiş, düşmeye yüz tutmuş bir düğmesi var da onu mu pekiştirecek? İçimde bir merak, bir merak!

Aaa, ne yapıyor bu kız? Sol eline bir domates alıyor ve sağ elindeki iğneyi dikkatle ve derince batırıyor domatese. Ve sanki kan akmasını bekliyor domatesten. İkinci kez, üçüncü kez batırıyor ve yine bakıyor, yine kan akmıyor. Tuhaf bir hoşnutluk beliriyor yüzünde. O zaman fark ediyorum, iğnede ipliğin bulunmadığını. Kız, iğneyi domatese değil de kendi etine ya da benim tenime batırmış gibi ürperiyorum.


19 Mart 2002
Salı
 
İBRAHİM KARDEŞ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED