T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

K Ü L T Ü R

Edebiyat ve yazıda edeb

Yazarlarımız zaman zaman "b" ve "g" ile başlıyan üç harfli kelimeleri kullanmaktan çekinmiyorlar. Bunu "mutlak realizm" namına mı, yoksa mutlak hürriyet namına mı yapıyorlar, anlamak kolay değil!..

Sakıp Sabancı'nın kullandığı bir argo tâbiri, medyada şaşkınlık emarelerine ve hayret tezahürlerine sebeb oldu.. Doğrusunu isterseniz bu tezahürlere, dil güzelliğine, dil mükemmeliyetine herşeyden çok ehemmiyet veren bir kalem sıfatıyle ben de memnûm oldum... Demek ki matbuâtta (basında) lisan nezahetine ait ölçüler tamamiyle kaybolmamış..

Meselâ, dilci ve edebiyatçı olmadığı halde, Bâbıâlî'de ve neşriyat sâhalarında edindiği müktesebatın (birikim ve kazanımın) verdiği selâhiyetle basındaki türkçe yanlışlarını tâkibederek haklı birt akdir ve sempati toplayan Hakkı Devrim biraderimiz'in gözünden kaçmamış..

Sakıb Sabancı'dan sonra ona cevap verirken Yılmaz Karakoyunlu'nun CNN editörü Meliha Okur'un ve spikerlerin de haberleri naklederken gayet rahat bir şekilde bu deyimi kullandıklarını belirterek, şaşırdığını ve "acaba ben mi mânâsını yanlış biliyorum?" diyerek sözlüğe bakmaktan kendini alamadığını zikrediyor..

"Meydan Larus" gibi oldukça ciddî bir eserin organizatörlüğünü yapmış bulunan Sayın Devrim, gerçekten lügate bakmış ve mâhut tâbirin ne anlama geldiğini bulmuş, okuyucusuna da bu anlamı, değişik kelimeleriyle tane tane tebliğ ediyordu.. Tebligattan sonra da sözünü şöyle tamamladı:

"Aynen aktararak huzurunuzdan çekiliyorum.."
Son cümlesi de şöyle:
"Bu noktaya kadar geldiğimizi bilmiyordum.."

Velev, bir tenkîd veya îkaz vazîfesi görmekte iken de olsa bu deyimin göbek altı anlamını yazmaktan utanarak okuyucu huzurundan çekilen Sayın Devrim'in hassasiyetini ve asaletini takdir etmemek mümkün mü?

Söz, yazıda ve basında nezahetten açılınca hatırıma gelen iki usta kalemin de kulaklarını çınlatmakta isabet olsa gerektir: Yazılarına iktibas olarak aldığı bazı beyitlerde zaman zaman hâtalarına rastlasam da Türkçeyi akıcı olarak kullandığını gördüğüm Hasan Pulur üç beş ay önceki bir yazısında şöyle bir başlık kullanmıştı: "...........rahvan gitsin!.." Herhalde dedim, yazıyı çakır-keyifken yazdı..

Çetin Altan'ın da zaman zaman yazılarında (b) harfi ve (g) harfi ile başlıyan üç harfli kelimeleri kullanmaktan çekinmediğini görüyoruz: Sayın Altan bunu "mutlak realizm" namına mı, yoksa düşüncesinde ve dilinde korumak istediği mutlak hürriyet namına mı yapıyor, anlamak kolay değil!..

Hikâye, roman ve tiyatroda, gerçekçilik nâmına kullanılmasına cevaz verilen bu çeşit kelimelerin köşe yazılarında, makale ve denemelerde, hatırat ve seyahatname gibi yazı çeşitlerinde sarfedilmesi ve kaydedilmesi elbetteki câiz değildir..

Hiçbir yazarın umumî edeb ölçülerini çiğnemeye, okuyucunun hayâ duygularını rencîde etmeye hakkı yoktur.. Pakize Suda, Mine Gökçe Kırıkkanat, Perihan Maden gibi bazı bayan yazıcılar da bu hususta biraz daha dikkatli kalem oynatsalar, isabet ederler..

Çünkü bu arkadaşların kalemlerinde bir işlek üslûb, düşüncelerinde (iştirak etmesek de) bir zenginlik var.. Bu özellikleri, edeb ve edebiyatı tenzîl etmeden verimli kılmaları gerekir..



29 Nisan 2002
Pazartesi
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED