AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
AKP değişiyor mu değiştiriyor mu?

Bu ülkenin ekonomisine, siyasetine, devlet-siyaset, toplum-siyaset ilişkilerine bir bakın... Bu konularda değişim umudu olarak ortaya çıkan, oy alan, iktidara gelen AKP'yi düşünün...

Görüntü açık: Olduğumuz yerde sayıyoruz...

Belki ortada kara bir tablo yok, gündelik idare bir iyi bir kötü, sorunların işletmesine kilitlenmiş siyaset ve bürokrasi durumu idare ediyor. Aslında "statüko makarası" dönmeye devam ediyor...

Dış politik konularda, ona bağlı Kürt sorunu, Kıbrıs meselesi ve AB gibi meselelerde "devlet politikalarına yazılan", bu çerçevede devletle belirli bir barışma süreci yaşıyan AKP'nin diğer politikaları da sorularla dolu.

Örneğin bu partinin "ekonomik çevreyi merkeze eklemleme niyeti", planlı "programlı olmaktan çok, reflekslerle ilerliyor". Demokratikleşme projesi şimdilik askıya alınmış ya da sadece AB sürecine endekslenmiş gibi duruyor. AKP siyasi adım atmak kadar meşruiyetini sürekli tazelemek ve devletle birlikte hareket etmek tuzağına düştükçe vasatlaşıyor, hatta ülkede başlayan toplumsal dönüşümün gerisinde kalıyor.

Bu koşullarda hiçbir şey siyaseti, devleti ve toplumu düşünürken insanı "zihniyet çıpası"ndan koparmaya yetmiyor.

Ataerkil bir zihniyetin, merkeziyetçi bir siyasi yapının egemen olduğu bir düzende, "fikir ve çıkar" arasındaki ölümcül çelişki pek kolay aşılamıyor. Çıkarın, fikri araç haline getirmesinin önünde pek durulamıyor. Güç merkezlerinin fikir ittifaklarından değil, çıkar ittifaklarından oluşması kaçınılmaz oluyor.

Türk siyasal sistemi, Osmanlı'dan bu yana bu ölümcül çelişkinin içinde debelenip durur.

Sorun gücün tanımıyla, güce yönelik beklentiyle ilgilidir, aslında. Gücün değiştiren değil; kollayan, devlette yığılı nemaları nimet halinde dağıtan tasavvuruyla ilgilidir.

Belki bunun içindir ki, Türkiye'de çok partili düzen, gerçek anlamda "çoğulcu" bir yapıyı gündeme getirmemiş, bu nemaları yeni gruplara dağıtan "ara bayiler"in sayısının artmasından, yani siyasi partilerin "çoklaşması"ndan ibaret kalmıştır.

Mesele, devletin toplum tasavvuruyla, toplumda yarattığı beklentiyle ve siyasete hareket kabiliyeti son derece sınırlı, değiştirme gücü yok denecek kadar az, dar bir alan bırakmasıyla yakından ilgilidir.

Nedenler az çok belli…
Belki sonuçlar daha önemli.

Önemli çünkü, bu ölümcül çelişkinin en önemli sonucu, bu ülkede siyaset ve siyasetçinin "cemaat anlayışı"ndan "toplum anlayışı"na hâlâ geçememiş olmasıdır. Başka bir deyişle kim ne derse desin, bu ülkede siyasetçinin toplum tasavvuru yoktur. Yani, tüm toplulukları farklılıklarıyla ele alan, onların ortak paydasından, etkileşiminden hareketle tanımladığı bir tasavvur söz konusu değildir. Bunu, yeknesak ve muğlak bir bütünü ifade eden "millet" kavramıyla ya da farklı olanı yok sayan "milli irade" kavramıyla ikame eder siyaset ve siyasetçi…

Cemaatçi siyaset ise; köylü, kentli, sermayedar, İslamcı, Kürt, laik belli bir grubun kendi yaşam alanını diğer gruplar aleyhine genişletilmesi üzerine, ilkeyi değil, gücü merkeze alan bir algı üzerine kuruludur.

Yaşam alanının genişletilmesi üzerine oturan politikalar, gücünü kaçınılmaz olarak, bir yandan cemaatin kendi iç yapısından diğer yandan bu cemaate aktarılacak imkan ve kaynakları denetleyen devletten alır. Sistemin özü, yapısıyla hiç bir şekilde ilgili olmayan; tersine onu olduğu gibi koruyup kendisine yontmaya çalışan kalkınmacı, devletçi, popülist siyasi söylemlerin, devlete endekslenen siyasi mücadelelerinin kökü de burada yatar.

Ve sonuç olarak siyasi partilerin demokrasi arayışı, söylemi ne denli samimi olursa olsun, bu anlayışla sınırlı kalır. Siyasi parti ve aktörlerin mağdur duruma düştükleri an demokrasi söylemine sarılmalarında, bu söylemi devletle barışmak için, daha doğrusu iktidar ve çıkar mücadelesinde araç kullanmalarında olduğu gibi…

Bilmek gerekir ki, devletçi söylemle sistem restorasyonu olmaz… Sistemi reforme etmeyi hedefleyen ve toplumsal bir konsensüsü kaçınılmaz kılan söylemin adresi toplumdur ve toplum tasavvurudur.

Bu konuda önümüzde alınacak hayli yol var…


22 Nisan 2003
Salı
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED