AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

K Ü L T Ü R
Sancılı yıllar ve hırsa yenik bir aşk

Ziya Öztan'ın, Nahit Sırrı Örik'in romanından sinemaya uyarladığı "Abdülhamit Düşerken", iktidar hırsına yenik düşen bir aşk öyküsünün arka planında çalkantılı ve sancılı bir dönemi beyazperdeye aktarıyor.

  • FADİME ÖZKAN
    Nahit Sırrı Örik'in II. Meşrutiyet'in ilanının hemen öncesinde ve sonrasında yaşanan olayların fonunda sınanan bir aşk öyküsünü anlattığı 'Sultan Hamid Düşerken' adlı romanından sinemaya uyarlanan 'Abdülhamit Düşerken', daha önce didaktik yanı ağır basan Kurtuluş ve Cumhuriyet'i de çeken Ziya Öztan'ın imzasını taşıyor. Dönem filmlerinin usta yönetmeni, iktidar saplantısının mahvedici boyutunu da yansıtan bir aşk hikayesinden yola çıkarak; İttihat ve Terakki, II. Meşrutiyet'in ilanı, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki demokratikleşme mücadelesi, Balkanlar'daki gelişmeler, 31 Mart Ayaklanması, Harekat Ordusu'nun İstanbul'a gelişi gibi olayları başarılı bir sinemasal dille anlatıyor.

    Abdülhamit Düşerken, hâlâ ihtilaflı olan pek çok olaya ve kahramanlarına olabildiğince nesnel bakmaya çalışan, kalabalığa ve kargaşaya rağmen ana öyküyü ve tarihi fonu zedelemeden merak duygusunu canlı tutmayı başaran bir film. İmparatorluğun dağılma sürecinin tüm aktör ve figüranları filmde kendilerine yer buluyor. Yönetmen, kurmaca ile gerçeği bir dantel inceliğinde iç içe geçiriyor ve tarihi dokuyu aktarırken, ana örgüyü, Shakespeare'e özgü iktidar hırsı ve tutkulu aşk üstüne kuruyor.

    Öztan, kimilerinin 'Ulu Hakan', kimilerinin ise 'Kızıl Sultan' dediği Abdülhamit'i, padişah ve insan yönleriyle ele alıyor. Bir yandan Abdülhamit'in çözülmeyi önlemek amacıyla gözettiği dengeyi ve güttüğü itidal politikasını verirken, diğer yandan da korku ve yalnızlığı içinde tutunduğu opera ve Sherlock Holmes sevgisini, marangozhanesinde bulduğu sükunu aktarıyor. Ancak, fazla uzun tuttuğu 31 Mart Ayaklanması'nı aktarırken ise, Cumhuriyet gazetesinin resmettiği "gerici" tiplemesinden bir adım öteye geçemeyip "karikatür tipleri" perdeye bir kez daha taşıyor.

    İktidar düşkünü, hırslı, "güzel ve mahvedici" nazır kızı Nimet'i canlandıran Meltem Cumbul, filmografisinde ilk kez bu kadar başarılı bir oyunculuk çıkarıyor. İttihat ve Terakki subayı Şefik rolünde, Almanya'da iyi bir kariyeri olmasına rağmen Türk sinema izleyicisinin tanımadığı Mehmet Kurtuluş anılmayı hak eden bir performans sergiliyor. Çetin Öner'de, imparatorluğun dağılmasını önlemeye çalışan, korkuları ve o korkunç yalnızlığı içindeki Abdülhamid'i canlandırmakta başarılı. Diğer oyuncular da, tarihi öneme sahip kişilikleri göze batmayan bir oyunculukla canlandırıyor.

    İKTİDARA AŞIK BİR KADIN

    Türkiye tarihinin en ateşli tartışmalarından birine konu olan 1908 - 1909 yıllarının o hayli sancılı döneminden sarsıcı bir kesit sunan "Abdülhamit Düşerken"in ana karakterleri; İttihat ve Terakki Cemiyeti içinde hızla yükselen Binbaşı Şefik ile onun gönül verdiği nazır kızı Nimet. İyi eğitim almış, 40 yıllık vezir kızı Nimet'in, önce babasını, sonra kendine aşık edip evlendiği İttihatçı subayı Şefik'i ve en sonunda sarayı yönlendirmeye çalışması filmin ana konusunu oluşturuyor. Film, dantelli saten kıyafetler ve tüller içinde gördüğümüz, elinin ulaştığı herkesi çekip çeviren ve hırsına kocasını da kurban eden Nimet'in tüyler içindeki şapkasını başına geçirip yurt dışına kaçmasıyla son buluyor.

    Abdülhamid Düşerken

    Yönetmen: Ziya Öztan
    Senaryo: Ziya Öztan
    Müzik: Timur Selçuk
    Görüntü Yönetmeni: Colin Mounier
    Oyuncular: Halil Ergün, Meltem Cumbul, Mehmet Kurtuluş, Tarık Akan, Memet Ali Alabora, Fikret Kuşkan, Müjdat Gezen, Erdal Özyağcılar, Haluk Kurdoğlu, Çetin Öner, Savaş Dinçel, Cüneyt Türel, Nur Sürer, Nedim Saban, Güven Kıraç, İpek Tenolcay, Cezmi Baskın, Ceyda Düvenci, Hazım Körmükçü

    NOTLAR...

    Abdülhamid Düşerken, Ziya Öztan'ın Meşrutiyet, Kurtuluş, Cumhuriyet üçlemesinin son filmini oluşturuyor. TRT tarafından gerçekleştirilen Kurtuluş ve Cumhuriyet, yakın tarihimizi, Kurtuluş Savaşı'nı ve Cumhuriyet'in ilanından sonraki on yılı kapsayan dönemi ekrana getirmişti. Kurtuluş'ta 1919-1922 yılları, Cumhuriyet'te ise 1922-1938 yılları arasındaki dönem anlatılıyordu. 1908-1909 meşrutiyet yıllarını kapsayan Abdülhamid Düşerken ise, son çekilen olmasına rağmen bu iki çalışmanın ilk ayağı ve tamamlayıcısı niteliğini taşıyor.

    Dev bir oyuncu kadrosunu biraraya getiren "Abdülhamid Düşerken", Türk sinema tarihinin en yüksek bütçeli yapımı. Filmin bütçesi 1 milyon dolar.

    Filmin çekimleri 25 farklı mekanda gerçekleştirildi. Çekimler için Maslak Kasırları ve Yıldız Sarayı da kullanıldı. Eski İstanbul ve Selanik'te geçen bazı sahneler, tarihi mekanların çoğunun günümüzde var olmaması nedeniyle dönemin ruhunu yansıtan dev dekorlar kuruldu. Marmara Üniversitesi'nin bahçesinde 6 bin metrekarelik bir alanda eski Beyoğlu ve İstiklal Caddesi'nin canlandırıldığı dev bir plato hazırlandı.

    Kemerinden ayakkabısına, yüzüğünden çatalına tabağına kadar sayısız aksesuar titizlikle seçildi. Bıyık, saç ve makyajlar döneme uygun olarak profesyonelce tasarlandı.

  •  
    Kitap Haber, Savaş ve Edebiyat'ı inceliyor
    Aylık Kitap Haber dergisi, son sayısında yanıbaşımızda yaşanan işgale kayıtsız kalmıyor ve Muhsin Sırdan, Ahmet Kekeç, Mustafa Miyasoğlu, Adem Yılmaz, Murat Batmankaya ve Celal Fedai'nin yer aldığı bir dosyada farklı pencerelerden "Savaş ve Edebiyat"ı değerlendiriyor. M. Nuri Yardım, Kayıp İstasyonda Abdülhak Şinasi Hisar'ı arıyor, Turgut Uyar, Celal Fedai'nin kaleme aldığı Şairin Hafızası'nda şiirleri ve öğütleri ile anılıyor. Fadime Özkan, Dr.'nin anti-ütopya olan romanı Uykusuzlar'daki 21 yüzyıl insanına sunulan sonu anlatıyor.Melih Bayram Dede Net Yazılar'da internette kurt adam olmamayı öneriyor. Şamil Potur resmin diliyle Nevhiz'i anlatıyor bu sayıda. Son sayının röportajları Bünyamin K. ve İsmail Kara İle yapılmış. Bünyamin K., Ömer Yalçınova ile yaptığı söyleşide hayatının son yedi yılının dökümünü yaparken, İsmail Kara hilafet meselesini tartışıyor. Bilgi için tel: 0 212 528 11 46
    Masaldan bale çıktı
    Konusunu dünyaca ünlü masaldan alan Cinderella balesi, 20 yıllık bir aradan sonra 24 Nisan'dan itibaren sanatseverlerle yeniden buluşacak. Kostüm ve dekorları Belçika Kraliyet Balesi tarafından hibe edilen eseri, yine Belçika Kraliyet Balesi eğitmeni Gideon Louw sahneye koydu. Devlet Opera ve Balesi (DOB) Genel Müdürü Buharalı, opera binasında düzenlediği toplantıda "Ankara'da yıllar önce sahnelenen Cinderella balesini, 2003 yılında Prokofiev'in eşsiz müzikleri eşliğinde yeniden izleyicilerle buluşturmanın mutluluğunu yaşıyoruz'' dedi.
    22 Nisan 2003
    Salı
     
    Künye
    Temsilcilikler
    ReklamTarifesi
    AboneFormu
    MesajFormu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Röportaj | Karikatür

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED