T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

K Ü L T Ü R
Bağdat.. Senin şehrin

Üstad Sezai Karakoç'un, 'Alınyazısı Saati' şiirinde, yıllar öncesinden Bağdat acısını söyleyen bir haber vardı... İşte, yeni bir yıkımın eşiğinde yine o şiir.

Bazı kalpler, daha çok, daha derinden hisseder. Bazı gözler, herkesin, ortada hiçbir şey yok sandığı, henüz hiçbir şey görmediği zamanda, sanki yaşamış, sanki acılar daha yeryüzüne inmeden gelmiş, onu bulmuş, ona dokunmuşçasına, görür, görmekle kalmaz, harflerle, kelimelerle, örer hüznün şiirden hırkasını.

Üstad Sezai Karakoç'un, 'Alınyazısı Saati' şiiri, öyle bir hırkadır işte, Bağdat'ın, hepimizi, kalbi olan herkesi yakan hüznüne örülmüş.

"Bu yeryüzünden ve gökyüzünden ötedeki şehirdir / O bir kılıçtır Doğudan Batıya uzanıp / Çin ipeğinden örülmüş şeytan kozasını bölen / Darbeleriyle Batı çeliğini lime lime eden diye söylediği, "İçimin sesi rüyamın öfkesi merhametimin şehri" dediği İstanbul da vardır, Alınyazısı Saati'nde. Medine-i Münevvere de, Kudüs de, Şam da... Bizim medeniyetimizin yükselttiği, başka şehirlerimiz de...

Ama bugün, Bağdat'ın, bombaların, namluların, ölüm makinalarının tehdit ettiği Bağdat'ın ateşi var. Daha önce, Moğol istilalarıyla birkaç kez yıkılmış, son olarak, 1991'de ABD ve müttefiklerinin bomba yağdırdığı Bağdat'ın, bir kez daha kapılarımıza kadar gelen hüznü var.

Alınyazısı Saati'nin yazıldığı yıl 1988. O günlerde, başka acılar, başka yoksunluklar vardı elbette, yüzyıllarca önce Dicle'nin hayat verdiği Bağdat'ta.. Ama, henüz, müttefikler Bağdat'a bomba yağdırmamıştı. Bu yönüyle, yüzü yarına dönük bir haberdi, Alınyazısı Saati şiiri. Bugün de, adım adım yaklaşan bir felaketin arefesinde, öyle bir haber.

Biz, Sezai Karakoç'un bütün şiirlerini topladığı "Gündoğarken" adlı eserinde geniş bir bölümü oluşturan Alınyazısı Saati'nden buraya, şiirin Bağdat'ı söyleyen mısralarını alıyoruz.

ALINYAZISI SAATİ 2

Ne kadar uzaktık Dicle'den
Çok yakınında doğmuşken
Dicle ki aşağılarda köpüklerinden
Bir şehir doğurmuş Bağdat'tır bu senin ülken
Bağdat'tır bu kardeşim senin ülken
Ayın Dicle'ye düşüp toprağa yükselmesi yeniden
Ayna koparmak boyuna ayna koparmak güneşten
Açık ve seçik bir fetih kılıçla yarılan güneşten
Senin şehrin benim şehrim ve hepimizin şehri
Bir nehrin şehri ki bizi yıkamıştır ruh ve beden
İçimizde akmıştır gece ve gündüz demeden
Gövdesinde izler benekler taşır Kara Âmid kalesinden
Yaralar kaplan derisini cam gibi süsleyen
Gönül yaraları fizikötesinden

Ve bir şehir ki haber verir
Gök yaratılmadan önceki gökten
Zebercet seslerin ev kafesi oluşu
Diş diş bahçe parmaklıkları gümüşten
Hurmalar Dicle'nin çiçekleri peygamber armağanı
Veliler armağanı Bağdat'a doğru gelen
Boyuna gelen bin yıldan beri
Bin bin yıl daha öteye giden
Altın palmiyeler sulh ve sükûn defneleri

Görmedim Bağdat'ı ne kadar görmek istemişken
Bizi mahrum bırakmışlar birbirimizden
Kendimiz mahrum bırakmışızdır kendimizi kendimizden
Bağdat ki Kerbelâ şehitlerinin kanıdır harcı
İslâm Uygarlığının Başkenti
Harun Reşit barışı
İmam-ı Âzam adaleti
Cüneyd'in gözleri
Geylâni'nin gönlü
Ve Halid'in zikri
Binbir gece ülkesi
Binbir gündüz gerçeği
Fuzuli'nin günü

Leyli vü Mecnun nefesi
Ve Hallac-ı Mansur'un kanıyla besli
Gece meleği
Yaksam bütün lâmbaları
Çağırmak üzere ateş pervanelerini
Fitili kıssam ışık baharını
Yanmasın aşıkların yüreği
Bir aldanışla bir yanışla
Ulu bir kanışla bir yanışla

O çocuğun kederini biliyorum
Kaderi bir ağıt gibi sızdıran gönlüne
Bağdat bir sarnıca ine ine
Yaklaşıyor yeniden derinden derine
Çarpılmanın mermerine

Alçılar kırılıyor Lût gölü tuz gibi
Dicle kara bir fırtınada dönüyor fırdolayı
Çatlayan toprak karanlığın anası
Ve su, kurumuş çiçeklerin damıttığı

Kitap yüklü develer boğuldu
Ateş yüklü atlar yüzerken yandı
Kördüğümdür halifenin sırrı
At nallarının altında

Kuşlar ki boğazları tıkanmış mercandan
Kıyamet habercisi çıkardığı seslerle

Zeytin ezmesi sergisi sonsuz bir asfaltta Bilyeler üstünde kayan otomobiller göçünde
Bir halk gidiyor burdan bilinmeyen bir yere
Hâtıralarını savurarak sıcak bir rüzgârın küllerine

Ve haberci diyor ki: n'oldu Bağdat
Nerde onu koruyan sur ve perde
İnsan ki yaşar eserde
İnsan nerde ve eser nerde

Devrilen her taş benim taşım
Yıkılan her ev benim
Benden yıkılıyor hepsi ben yıkılıyorum
Yıkılan benim

Ve haberci diyor ki: yıkılan benim
Taşta suda hurmada
Kuş boğazında
Otomobil tekerinde petrol zerresinde

Her zerrede ölen benim
Ölen Bağdat benim

Ve diyor ki haberci:
Yanan ay sönen gün benim
Çöken akşam gelen geceyim ben

Neden anlamadın bütün bunları sen
Ey Bağdat'ın altın anahtarını küle çeviren

SEZAİ KARAKOÇ

 
İskender Pala'nın ilk romanı çıktı
Prof. Dr. İskender Pala'nın Bağdat-İstanbul hattında geçen aşk, macera ve gizem dolu romanı, "Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk" L&M Yayınları arasından çıktı. 350 yılı kuşatan bir serüveni konu alan roman, şairlerin elinde dolaşan gizem, onların duyarlı kalplerinin birbirlerine oranla üstünlükleri ve bunun sanata yansıyışını anlatıyor. Bölüm başlıkları ve bölümler içindeki gravürlerle mesneviyi andıran roman, savaş ile gündeme gelen Bağdat'ı farklı bir yönle ele almasıyla da dikkat çekici. Bilgi tel: 0 212 513 84 15
Sanatçılar sahnede 'Savaşa hayır' dedi
Yaklaşık 150 sanatçı Harbiye'deki Kenterler Tiyatrosu'nda biraraya gelerek "Irak'ta Savaşa Hayır" dedi. Tarık Akan, Müjdat Gezen, Beyazıt Öztürk, Cahit Berkay, Mehmet Ali ve Mustafa Alabora gibi sanatçıların katıldığı, savaş karşıtı eserlerin seslendirildiği etkinlikte Ferda Erener, "eşkıya dünyaya hükümdar olmaz'' adlı parçayı söylerken, Genco Erkal da "dört yön ve savaş'' adlı oyunu sergiledi.
'Pasolu Film'ler geliyor
Yurtiçi ve yurtdışından öğrenciler tarafından hazırlanan çok sayıda filmin konuk edileceği '3. Paso Öğrenci Filmleri Festivali' bugün Ankara'da başlıyor. 2 Mart'a kadar sürecek festival, Alman Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilecek. Birçok filmin ücretsiz gösterileceği festivalin programında workshop ve söyleşiler de yer alacak.
Çankaya'da toplu filmler
Çankaya Belediyesi'nce organize edilen, 'Çankaya 2. Toplu Film Gösterimi' 1 Mart'ta başlıyor. Başkentli sinemaseverler 16 Mart'ta kadar RAN, Hayat Güzeldir, Karanlıkta Dans, Köprüüstü Âşıkları, Muson Düğünü, Kedma ve 8 Kadın isimli filmleri hergün beş seansta ve 2 milyon 500 bin lira karşılığında izleyebilecek.
27 Şubat 2003
Perşembe
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED