T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Oh oh, çok rahatladım...

ABD başkanı George W. Bush'un Irak'a dönük niyetlerini anlatırken sürekli dinî motifler kullanması Ak Partileri rahatsız ediyor. Bunu biliyorum. Konu yazılıp çizilmeye başlanınca, bir Amerikalı gazeteci, rahatsızlığı Beyaz Saray sözcüsü Ari Fleischer'e soru olarak yöneltmiş. Dünkü Sabah'ta okudum, Fleischer, "Büyütülecek bir durum yok" demiş...

Ne kadar rahatladım, bilemezsiniz...

Ari Fleischer'in kendisi Bush ile aynı dine mensup değil, bu sebeple başkanı tezkiyesi önemli. Bush Beyaz Saray'a yerleşip hükümetini kurduğunda, ülkenin en etkili etnik grubu sayılan Musevi Cemaati'nden tek bir kişiyi bakan atamadığı için tepki görmüştü. Bill Clinton'un hükümetinde beş Musevi bakan yer alıyordu, Jimmy Carter'ınkinde dört... Ford, Nixon, Johnson ve Kennedy de azımsanmayacak sayıda Musevi'yi bakan yapmışlardı. Reagan, Baba Bush ve Oğul Bush ise kurdukları hükümetlere Musevi olduğu bilinen bakan almayan başkanlar...

Oysa, Museviler Amerikan siyasi hayatında ağırlıklı bir yere sahipler. 100 mevcutlu Senato'nun yüzde 10'u Musevi asıllı; 435 üyesi bulunan Temsilciler Meclisi'nde 27 Musevi var. Anayasa Mahkemesi'nde de iki Musevi üye bulunuyor...

Şimdilerde İsrail için elinden geleni yaptığı görüldüğünden "Neden hükümetine Musevi bakan almadın?" diye soran yok, ama ilk günlerde ciddi bir sorundu bu. Bush, eleştirileri, hemen bütün bakan-altı önemli pozisyonlara Musevileri atayarak karşılamaya çalıştı. Atadıklarından biri de Ari Fleischer... Bush'un ağzı, kulağı, dışarı yansıyan imajı Fleischer... Bu sebeple, onun, "Bush'un dinî motiflere fazlaca yer veren konuşmalarına takılmak yanlış, tavrı normal" demesi benim için önemli bir tezkiye...

Beyaz Saray'ın başkan adına konuşmaya yetkili sözcüsü dindar bir Musevi. Kendisiyle yapılan bir mülâkatta, "Dinime derin bir bağlılığım var" dedikten sonra inançlarının görevini iyi yönde etkilediğini şöyle anlatıyor: "Musevilik insanlara sorumlu, açık-zihinli olmayı ve başkalarını düşünmeyi öğütlüyor. Görevimi yaparken insanların bende bu özellikleri fark ettiklerini umuyorum..."

Amerika'da insanlar inançları sebebiyle kınanmadıkları için, Beyaz Saray sözcülüğü gibi bir görevde, "Dinimle iftihar ediyorum" diyen birinin bulunması sorun olmuyor. Fleischer sıradan bir Musevi de değil, sözcülük görevinden önce Kongre'de danışman olarak çalışırken, ABD'de etkili olmaya çalışan Lubaviçler (Lubavitch) Grubu'nun üyesiydi. Lubaviçler Grubu, geçen yıl, 'Genç Liderlik Ödülü'nü 'kendilerinden biri' bildikleri Fleischer'e verdiler...

Gazete haberlerinden, Beyaz Saray sözcüsünün, Kongre'de danışman olarak çalışırken, 'Amerikan Kongresi Musevi Forumu' adlı örgütün başkan yardımcısı olduğunu öğreniyoruz. Forum, yasama organı üyeleriyle Kongre'de çalışanları biraraya getirirmiş... Fleischer'e 'genç liderlik ödülü' verildiği gecenin onur konuğu, Bush'un başkan seçildiği seçimde karşı partiden başkan yardımcısı adayı Sen. Joe Lieberman imiş... Cumhuriyetçi Fleischer Demokrat Liberman ile Lubaviç Grubu'nun yemeğinde buluşabiliyor...

Fleischer, "Yemekte Sen. Liberman'ın da bulunduğunu öğrendiğimde, bir Musevi olarak büyük gurur duydum; bu, ülkenin gücünü yansıtıyor..." demiş.

Beyaz Saray'ın dünyaya açılan penceresi Ari Fleischer'in mensubu olduğu 'Lubaviçler Grubu'nun nasıl bir örgüt olduğunu herhalde merak etmişsinizdir. Montreal'deki Concordia Üniversitesi'nde Musevilik üzerine dersler vermiş Michael Samuel merakımı giderecek bilgiler sunuyor. Samuel'e göre, özellikler gençler üzerinde etkili olmaya çalışan grup, resmen 'ırkçı'...

Şöyle diyor: "Tarikat, bütün Hıristiyanlar ve Müslümanlar hakkında şu görüşleri savunuyor: 1. Şer, doğuştan Şeytani yaratıklar; 2. Solucandan daha değerli olmayan; 3. Canlı sayılmayacak, çoktan 'ölü'; 4. 'Mesih' geldiğinde din değiştirmeye zorlanacaklar..."

Bu tanımlar arasında, benim dikkatimi en çok 'solucan' (worm) sözcüğü çekti. Sebebi de, Irak savaşına karşı çıkan Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'a, bazı Amerikan-İngiliz gazetelerinin "Solucan" diye saldırmaları... Haberini Fransız Haber Ajansı'ndan (AFP) okuyalım:

"Irak'a savaşa karşı çıkan Fransız Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, İngiltere'nin en çok satan gazetesi The Sun tarafından 'solucan' olarak ilân edildi. Gazetenin özel baskısı Paris'te metrolarda bedava dağıtıldı. / 'Chirac est un ver' (Chirac bir solucandır) manşetiyle çıkan gazetenin ilk sayfasında Fransızca kaleme alınmış bir başyazı ile kızgın Chirac'ın dev bir solucana bindirilmiş fotoğrafı da yer alıyordu."

İlk duyduğumda, "Ne garip bir benzetme, bu solucan sözcüğü de nereden çıktı?" diye sormuştum kendi kendime, şimdi az çok biliyorum: Dünyanın her tarafında örgütlenen Lubaviçler Grubu'nun savunduğu ilkeler yüzünden muhtemelen...

Bu noktaya, ABD Başkanı George W. Bush'un, 11 Eylül sonrasında sıkça ağzından çıkan, son zamanlarda sıklığı daha da artan 'dinî' mesajlarından geldik... Ankara'da hükümet üyeleri ve milletvekilleri arasında, o mesajlar yüzünden tedirgin olanlar var. Ancak, şikâyetlerin aktarıldığı Beyaz Saray sözcüsünün, Sabah gazetesi tarafından dün aktarılan yatıştırıcı sözleri, onların rahatsızlıklarını gidermeye yaramış olabilir...

Göreceğiz...


27 Şubat 2003
Perşembe
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED