AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

K Ü L T Ü R
İğne ile kuyu kazmak
Bir kitabın dili olmak

Prof. Dr. İskender Pala'nın L&M Yayınları'ndan çıkan ilk romanı "Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk" üzerinde dünyanın en büyük hazinelerinden birinin şifreleri ve kalbinde Leyla'nın aşkı ile elden ele dolaşan Fuzuli'nin Mecnun-u Leyli kitabının, Osmanlı ve Avrupa coğrafyasında yaşadığı bir sergüzeştin, kaf, ya ve sad'ın, Kays'ın, L&M'in, elemin hikayesi. Keldaniler'in yirmi üç bin yıllık esrarı, Fuzuli'nin dizelerindeki aşkın sırlarıyla birleşip, bir Divan Edebiyatı uzmanının kaleminden süzülüyor ve aşkın hisler duyumsatan bir okuması sunuluyor. Tarihî roman ve modern efsane arasındaki ince çizgiyi ayırıp, tarihin ve edebiyatın hakikatini kaleme alan Pala, kısa sürede yirmi bini tükenen romanını, Fuzuli'nin kölesi Kays'ı ve tabii ki aşkı anlattı.

  • HALE KAPLAN ÖZ
    "İğne ile kuyu kazdığım, L&M'i niçin yazdığımdır" diye başlıyor kitap. Bu kuyu ne kadar zamanınızı ve emeğinizi aldı? Fikir olarak doğuşundan itibaren nasıl bir çalışmanın ürünü? Çabanızdaki itici güç ve bunun olumlu etkileri nelerdi?

    Roman beş yıl kadar zihnimde dolaştı, insanların eğlenceyi önemsedikleri bir çağda, onlara eğlenebilecekleri bir şey sunayım ki, içinde bir şiiri anlatabileyim diye düşündüm. Roman fikri böylece oluştu. Yani Divan Edebiyatı ile ilgili bazı gerçekleri insanlara anlatabilmek için şiirin üzerinde saatlerce yorum yapmaktan öte, insanların eğlenbilecekleri bir ortam hazırlamak ve böylece birşeyler sunmaktı gayem. Konuyu belirledikten sonra çatı içinde, tarihin ve aşkın ne kadarını anlatacağıma karar verdim. Üç yüz elli yıllık bir serüvenden bahsedecektim. Bu süre içinde akacak bir romanda oluşan statik bir yapıda durağanlığı, akıcılık ve çekiciliği kaybetmemek için içine bir macera kattım. Macerayı da Keldaniler'den, Babil'den taşıdım. O dönemde Evliya Çelebi'nin Seyahatname'si bana büyük bir malzeme sağladı. Epey tarih kitabı ve ansiklopedi okudum. Anlatacağım dönemi en az dört kaynaktan yararlanarak politik, ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan inceledim. Çok büyük bir malzeme oluştu. Bir kaç kez eksiltme yoluna gittim, yaklaşık yüz sayfa eksilttim. Sonra bir yıl boyunca yazdım, bir yıl dinlendirdim. Romanı yazmaya başladıktan sonra hiç roman okumadım, etkilenme olur, orjinalliği kaybolur kaygısıyla. Toplam yedi-sekiz senelik bir macerası var romanın, iğne ile kuyu kazmaktı gerçekten.

    Romanda L&M, Leyla'ya âşıktı ama o aşkı Megril kızı Rukal'de de buldu. Bir anlamda sevdasına ihanet etmiş olmuyor mu, nasıl bir aşk bu?

    Rukal, Kays'ın uğruna çöllere düştüğü ve mezarlıkta kendine randevu veren Leylası'nın Osmanlı sarayında yaşayan bir izdüşümü. Yani o çağın Leyla'sı ile Mecnun'u 16. yüzyılda başka isimler altında yaşamaya başlamıştı. Bu kitabın kimliği içindeki herhangi bir âşık ile -ki III. Murat'tır-, Rukal isimli cariyenin yaşadığıdır. Bu görüntüler ve aşkın o halleri yüzyıllar geçtikçe aşk hiç değişmiyor. Değişen sadece kimlikler, aşk ögesi hep esas kalıyor. Bu soruyu bana daha önce bir öğrencim sordu. Ben de "İhaneti kitapta bile kabul etmiyorsan, bu çağın Leyla'sı, Kays'ı sen olmalısın" dedim.

    Kitabın bütünü bir aşkı ve aşkın yedi sırrının serüvenini anlatıyor. Tanımlamalar farkına bir çözüm getirecek aşk tanımı ne, bu kadar parçalı ve değişken aşkın yedi sırrı nedir?

    Aşkı ben hem ilahi, hem mecazi, hem platonik, hem de beşeri manada roman içerisine sindirdim. Her birinden bir sahne mutlaka var ve oralarda tartıştım bunları. O tartışmaları yaptığım için aradaki katmanları okuyucunun kendisine bıraktım. Aşk kendinden vazgeçmektir, kendinden vazgeçmeden aşktan bahsetmek olmaz. Gece yatarken son şey, sabah uyandığında ilk şeydir. L&M'in dolaştığı yerlerde hep Kays kimliğinde Leyla'yı arıyor olmasının arkasında da aşkın acı olduğunu, ayrılık demek olduğunu, kavuşmanın mümkün olmadığını, gayretin burada önde olan asıl unsur olduğunu, gayret olmadan aşktan bahsetmenin mümkün olmadığını, aşka tutulduktan sonra artık başka hiçbirşeyle ilgilenmemek gerektiğini vurguladım. Aşkın yedi sırrını böylece vermiş oldum. Okuyucuya kendi aşk tanımımı dayatmak istemedim. Bunu yapabilirdim, ama insanlar bunun dışında hiçbirşeyin aşk olmadığını düşünebilirlerdi, bundan kaçındım. Ayrıca sürsün istedim, yani aşk devam etsin.

    Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk, bir kitabın serüveni. Ölümlü bir kahramandan daha avantajlı. Diğer tarafan kitabı konuşturuyorsunuz, bunun zorlukları vardır diye düşünüyorum. L&M gibi bir kitabın karakteri nedir?

    Gerçekten eşyayı konuşturmak çok zordu. Bir kitap, sürekli başından geçenleri anlatıyor. Olayları sıradanlıktan kurtarmak için kitaba hissettirip, söylettim. L&M'in en önemli karakteristik özelliği âşık olması. Aşkın her türlüsünü biliyor. Kitap kimin eline geçerse o kişinin ve içinde bulunduğu meclistekilerin manalarına nüfuz edebiliyor. Doğu kültürlerinde kabuktan önce öz, suretten önce mana gelir. L&M'in ikinci karakter özelliği soyut olanı kavraması. Kimin elindeyse onun ne düşündüğünü bilebiliyor. Bu eşyayı konuşturabilme konusunda benim bulduğum bükülgen bir imkan aslında. Hikaye Leyla ile Mecnun olmalı, kitap da Mecnun olmalıydı. Kısaca o bir âşık, bir gezgin. L&M ayrıca iyi bir gözlemci ve ruh okuyucudur, insanların gönül aynasındakini deşifre eder.

    Kitap ve Kays'ın aynı enstantane içinde yer değiştirmesinin esrarı nedir? Kitap Kays ise, kitabın içindeki kimdir?

    Aşkın binlerce görüntüsü vardır. Bu binlerce görüntü çağlar boyunca akar ama her çağda yaşanan aşk yine bir çeşittir. O zaman aşık da bir çeşittir. Leyla ile Mecnun hikayesinin Kays'ı hicri üçüncü yılda yaşamıştı. O gün bir çilek olarak bir Leyla'nın dudaklarına değmek üzere kazana atılan aşıkın da kaderi Leyla ile Mecnun'un Kays'ının kaderi ile aynı idi. Romandaki âşık bir kitap olursa kitapta yaşayan mutlaka Kays olmalıydı. Aşkın görüntülerinden faydalandım. Bir tane aşk vardı o zaman bu kimlik değiştirebilirdi.

    Aşk maharet ister , herkes 'âşık' olamaz!

    "Herkes âşık olamaz. Âşık olabilmek için bir duygu ve düşünce atmosferi içinde olmak lazım. İsteğe bağlı birşey değildir âşık olmak. Aşk gelir sizi bulur. Âşık olabilirdim, olurdum diyen kişi, aslında aşka yeteneğim vardır ama beni gelip bulmadı diye bir hayıflanma içindedir. Çünkü aşk tekildir ve sadece bir kişinin başına gelir. Bu bir kişi sadece kendi başına gelen kısmını yaşar. Bir başkası onu ilgilendirecek birşey değildir."

  •  
    Alaaddin Özdenören'e şiirli selam
    Şair Aleaddin Özdenören'in "Bütün Şiirler" adlı kitabı Hece Yayınları'ndan çıktı. Şiirlerinde zamanın dilinden konuşan şair, dış dünyanın esinini iç dünyaya yansıtarak imgeleminde kavramlar arası bir çıkışı kovalıyor ve hayli yoğun bir duygusal atmosferle sesleniyor. Geçirmekte olduğu bir rahatsızlık nedeniyle Bursa Uludağ Üniversitesi Kulak Burun Boğaz Bölümü'nde iki gündür tedavi görmekte olan Aleaddin Özdenören'e, yapılan biyopsi sonucu boğazda tümör teşhisini konulduğunu üzülerek öğrenmiş bulunuyor ve acil şifalar diliyoruz. Bilgi için tel:0 312 419 69 13
    Silah icat oldu, mertlik bozuldu
    Kitap Yayınevi, ürkütücü bir savaşın hüküm sürdüğü şu günlerde, silahları tarih boyunca inceleyen iki kitap çıkardı. C.W.C.Oman'ın "Ok, Balta ve Mancınık, Ortaçağda Savaş Sanatı" adlı kitabı eski çağların silahlarını, Jeremy Black'ın editörlüğünde çıkan "Drenot, Tank ve Uçak, Modern Çağda Savaş Sanatı" ise, yakın dönemin savaş silahlarını araştırıyor. Tank, uçaksavar, füzeler ve helikopter gibi cephedeki silahların yanısıra, istikbarat, ulaşım ve nakliye gibi cephe gerisindeki silahların da toplandığı kitap, teknolojinin gücünü artırdığı silahın, eski dönemlerden bugüne dönüşümünü anlatıyor. Bilgi tel: 0 212 292 62 86
    28 Mart 2003
    Cuma
     
    Künye
    Temsilcilikler
    ReklamTarifesi
    AboneFormu
    MesajFormu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Röportaj | Karikatür

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED