AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Siyasi belleğe başvuru zamanı

Sorunların çözümleri, o sorunların nedenlerini doğru saptamakla mümkün olur. Bugün ülke çifte sorun yaşıyor:

Bir yanda son siyasi gelişmelerin, devlet içi ve hükümet-devlet arası çatışmaların bir kez daha kanıtladığı gibi aşırı merkeziyetçilikten ''siyasi ve idari başıbozukluk''...

Diğer yanda, bu bozukluğu derleyecek, düzeltecek, köklü reformları gerçekleştirecek ''siyasi ve toplumsal taşıyıcı yokluğu''...

Ancak bu sorunlar, bugün birer sonuç olarak karşımızda.

Ülkenin yapısal meseleleri, yerleşik devlet geleneği, "eksik modernite anlayışı" bir yana bırakılacak olursa, bu sorunları konjonktürel olarak tetikleyen 1980'lerle başlamış büyük ''toplumsal değişim dalgası'' ve bu dalganın sistem tarafından reddedilmesi olmuştur.

Bellekleri tazeleyelim...

Devlet tekelindeki ret politikaları ilk darbeyi merkez siyasi partilere vurmuştu. Yeni toplumsal ve ekonomik talepler, siyasetin yapılma biçimine yöneltilen eleştiriler siyaset mekanizmasının tekelindeki ''rant sahası''nı tehdit edince merkez sağ ve sol siyasal partiler kendi içlerine kapandılar. Temsil ve örgüt bazında yenilenme yerine, marjında yer aldıkları devlet çemberinin içine doğru çekilmeyi tercih ettiler.

Değişim ve dönüşüme yönelik politika üretimi tamamen zaafa uğradı. Parti söylemleri ''kimliksizleşen parti yapıları''yla, ''politikaları''yla ve ''kapalı bir siyasal ve ekonomik rant sistemi''yle özdeş algılanmaya başlandı. Türkiye uzunca bir süre bu gerçeği görmek ve kabul etmek istemedi.

Nitekim 18 Nisan 1999 seçimlerinde ortaya çıkan tablo netti:

Bu tablo merkez partilerin egemen olduğu Batı, milliyetçi hareketin ve İslami temsilin hakim olduğu Orta Anadolu, HADEP'in önderliğindeki Güneydoğu, hatta Doğu şeklinde üç paralel Türkiye'ye işaret ediyordu. 1990'ların başında hız kazanan toplumsal kutuplaşmanın artık lokalize olmaya, bölgeselleşmeye yüz tuttuğunu ifade ediyordu.

Seçimler devlettin siyaset üzerindeki tahakkümünü hiçbir şekilde değiştirmemiş, tersine pekiştirecek bir yelpaze üretmişti. 5 partiden ikisi cezalı olmayı sürdürmüş, ANAP küçülmüş, toplumsal tepkinin ve yaşanan krizlerin meyvesi olan iki siyasi parti, DSP ve MHP seçimlerin galibi olmuştu. Hükümet onlara kalmış, tek hükümet alternatifi siyaseti biraz daha örselemiş, iktidar, kendilerine biçilen rolü oynamakla yetinmek zorunda kalmıştı. Ve ülke kendisini bugünlere ulaştıracak gemiye binmişti. Değişen toplumu; talepleri çeşitlenen, farklılaşan bir bünyeyi, rant politikalarıyla geleceğini tüketen bir ekonomiyi eski araçlarla idare etmeye kalkmanın sonucu bugün karşımızda:

Toplumda kaos, siyasette istikrarsızlık, ekonomide iflas...

Kasım 2002 seçimleri bu sonucu iyice vurguladı. Bu seçimlerle gelen siyasi tasfiye en az AKP'nin başarısı kadar anlamlıydı.

AKP gerek kimliğinden ötürü gerek uluslararası konjonktürün oyunu üzerinden ise kendisini bir anda cenderede buldu.

Bu cendereyle ilgili bir dizi gerekçe, hafifletici neden, karşı tez bulmak mümkün. Nitekim bu sütunda bunlara sıkça değiniyoruz.

Ama şu gerçek değişmiyor ya da henüz değişmedi:

Bugün Türkiye siyasetin, düşüncenin ve toplumsalın "sıfır noktası''nda hiçbir şey üretemez halde. Zaman zaman toplumsal tepkilerin yükselmesine bakıp, bu tepkilerden ''siyaset''e ilişkin sonuç çıkarmaya kalkmak da çok anlamlı değil. Zira bu tepkiler örgütsüz, amaçsız ve sonuçsuz kalıyor. Hatta sıkça siyasetin sıfır noktasını besliyorlar.

Dirilmek gerek.

Ve dirilişin tek yöntemi var: Devlet dengelerine uyum sağlamak yerine siyasi iktidarın içinden doğduğu değişimi görmesi, ardından da yönetmesi...


7 Mayıs 2003
Çarşamba
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED