Süleyman Demirel, 40 yılın deneyimiyle, sevimli ama yine de "Af edersiniz" denmeden adı ağza alınmayan bir hayvanı anarak, "Karpuz kabuğunu aklına düşürme" öğüdünde bulunurdu sık sık. Bazı konuların şuyuu (yayılması) gerçekten de vukuundan (olmasından) daha vahim sonuçlar doğurabiliyor...

Türkiye'de, bugün, bir askerî müdahalenin 'reel' şartları bulunuyor mu? Bu soruya fazla derine inmeye gerek duymadan "Hayır" cevabı hemen verilebilir. Bırakın aktif desteğini, kamuoyu, sisteme müdahalelere 'karşı' bir hava içerisinde. Dünya konjonktürü de Türkiye'nin demokrasi dışına çıkmasına müsait değil. Daha da önemlisi, halk, 3 Kasım seçimlerinden sonra özgüvenine yeniden kavuşmuş durumda ve bunun tadını çıkartacağı günleri özlemle bekliyor.

O halde, abonelerine dünyadaki muhtemel gelişmelerle ilgili bilgiler sunan Stratfor adlı kuruluşun son raporunda yeni bir örneğiyle karşılaştığımız 'çizgi-dışı' değerlendirmelere ne diyeceğiz?

Stratfor'un raporu şu özetle başlıyor: "İslâmcıların başını çektiği koalisyon hükümeti ile lâik askerler arasındaki gerilim Irak Savaşı sonrası daha da arttı. MGK tarafından yapılan açıklama yeni bir askerî darbenin mümkün olup olmadığı sorusunu gündeme getirdi." Raporun sonuç bölümünde ise, askerî kesimin kendi arasında görüş birliği bulunmadığı, MGK'nın şimdilik hükümetin davranışlarını sınırlamakla yetinip daha radikal bir girişim için beklemeye girdiği ileri sürülüyor...

İşbaşındaki hükümeti 'koalisyon' sanan bir câhilliğe itibar etmemek gerektiği açık, ama ne yapalım ki, ülkelerle ilgili kanaatlerin oluşmasında, üç sayfalık bu değerlendirme raporunu yayımlayan kuruluşların etkisi büyük. Son MGK toplantısının hemen ardından yazılan raporu okuyanlar, genelkurmay başkanlığının önceki günkü açıklamasını da öğrendiklerinde, yanlış bir beklentiye girmişlerdir.

Ülkemizin şu sıralarda hiç ihtiyacı olmayan, sisteme dışarıdan müdahale görüntüsüdür. Ekonomisi hassas dengeler üzerine oturan bir ülke Türkiye ve bu dengelerin özellikle günümüzde zedelenmemesi şart. Kendi yağıyla kavrulur hale gelebileceği bir ekonomik performans için, ülkede faizlerin düşmeye devam etmesi, döviz girdilerinin artması gerekiyor. Düzelmeyi geniş kitlelere yaygınlaştırabilmek için enflasyon mücadelesi başarıya ulaşmak zorunda. Bunların sağlanması ise siyasî istikrarla birebir ilişkili.

Hükümetin uyguladığı politikaların tepki çekecek bir yönü bulunmuyor. Buna rağmen, bireysel özellikler mercek altına alınarak, karakterler üzerinden sonuçlara varılmak isteniyor. Ne idüğü belirsiz tipler, yıllarca devlete hizmet vermiş insanlara birer kulp takarak karalama kampanyaları açıyorlar. Tecavüze yeltenmeyecekleri tek bir kutsal yok o tipler için; yaygaralarıyla zorladıkları sonuç ülkenin hayrına olmadığı halde, saldırganlıklarının dozunu her geçen gün biraz daha artırıyorlar. Yalan, dolan, çarpıtma, iftira, yakıştırma gırla gidiyor...

At izi it izine karıştığı için kimin kimi kullandığı şimdilerde pek belli olmuyor, ama yine de bir gerçek bütün çıplaklığıyla ortada: Hırsları akıllarının epey üzerinde bir grup, elele vererek, ülkeyi belirsizliğe sürüklemenin peşinde. 'Demokrasi getirme' iddiasının savaş çıkarma sebebi yapılabildiği günümüzde, bölgedeki birkaç işleyen demokrasiden biri olan ülkemizi, yörüngesinden saptırma girişimine hız vermek istiyorlar. Bu, hiç kuşkunuz olmasın, nâfile bir çabadır...

Türkiye'nin şu aşamada âcilen üstesinden gelmesi gereken bir tedbir var: MGK'yı siyasî hesaplaşma arenası olarak göstermek isteyenlerin hevesini kursaklarında bırakmak... Bunun için de, siyasetin alanını genişletecek, sisteme müdahalenin yollarını tıkayacak yasal düzenlemeleri bir an önce gerçekleştirmek... TSK'yı yanlış tanıtmaya çalışan yerli-yabancı câhilleri utandırmanın başka bir yolu yoktur.

Karpuz kabuğunun denize düştüğü şu günlerde akılları zararlı düşüncelerden korumayı bilmeliyiz.

FEHMİ KORU

Künye

Temsilcilikler

AboneFormu

MesajFormu