T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Keramet

Türkiye'de geniş yayılma alanı bulan ve etkili olan Nakşibendiyye Tarikatı üzerine pek çok araştırma yapılmıştır.

Bunlardan biri de Dr. Necdet Tosun'un Bahâeddin Nakşbend, Hayat- Görüşleri- Tarikatı (İnsan Yay. 2002) adlı eseridir.

1971 Bandırma doğumlu olan yazar, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde İbn Arabî Öncesi Tasavvufta Halvet ve Uzlet (1995) adlı çalışmasıyla yüksek lisansını; Tasavvufta Hâcegân Ekolü isimli teziyle de doktorasını tamamlamış (2002). Necdet Tosun halen aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak çalışıyor.

Bu yazıda esas itibarı ile yazarı ve eserini tanıtmak, ondan öte Bahâeddin Nakşbend'in tavrı, düşünceleri ve sözlerinden nakiller yapmak istiyorum.

Eser fevkalade emek mahsulüdür ve ona eleştirel yaklaşım benim işim değil.

Nakşbendiyye Sünnî ve kitabî İslam anlayışını temel esas olarak almış, bu sayede Batınî ve Hurûfî akımların tesirinden büyük ölçüde korunabilmiştir. Bu sebeple tarikat tarih boyunca ulemanın ve Sünnî hükümdarların desteğini görmüştür. Yazar beş bölüme ayırdığı eserde Hâcegân tarikatının kuruluşunu ve önde gelen şeyhlerini, Bahaeddin Nakşbend'in hayatı ve düşüncelerini, Nakşbendiyye'nin Anadolu'ya gelişi ve yayılışını, tarikattaki tasavvufî eğitim usullerini ve nihayet bu tarikat mensuplarının içtimaî ve siyasî münasebetlerini inceliyor.

Bu yönleri ile eser sadece tasavvufa ilgi duyanlar için değil, aynı zamanda tarih, kültür tarihi, psikoloji, sosyoloji ve eğitim sahalarında araştırma yapanlara da önemli malzeme sunmaktadır. Fütüvvet ve melâmet neş'esine sahip olan Bahâddin Nakşbend el emeği ile çalışıp kazanmaya çok önem vermiş, işsiz (tembel olmalı harhalde) insanları müridliğe kabul etmemiş, kendisi de arpa, burçak ve kayısı yetiştirerek ziraatle meşgul olmuştur. Tarikatını sohbet esası üzerine kurmuş, ardından yazılı eser bırakmamıştır. Halveti uygulamaz, onun yerine "halvetder encümen" yani halk içinde Hakk ile olmak prensibini esas alır. Muayyen bir kıyafete önem vermez, belli bir kisvesi olmadığı gibi müridlerine de belli bir tarzda giyinmeyi emretmez. Yine Melâmet neş'esinin gereği olarak keramete önem vermez ve onu gizlemeye çalışır.

Beni en çok etkileyen sözlerden biri şu:

Kendisinden keramet göstermesi istendiğinde, "Bizim kerametimiz açıktır. Zira bunca günahla yeryüzünde yürüyebiliyoruz" demiş.

Aynı konuda şöyle söylediği naklediliyor:

"Bir kimse bir bahçeye girse ve her ağaç ile yaprağın ey Allah'ın velisi diye seslendiğini duysa, zâhir ve bâtını o sese hiç iltifat etmemeli, aksine kulluktaki çabasını artırmalıdır".

Henüz hayatta iken söz ve menkıbelerini derleyip yazmak isteyen müridi Hüsameddin Hâce Yusuf'a müsaade etmemiştir.

Müridlerine dinî kaidelere uymayı, takvayı, ruhsatla değil azimetle amel etmeyi tavsiye eder.

Tarikatında cehrî zikir ve sema yoktur. Bu hususta şunları söyler:

"İnkar etmiyoruz ama bu işi de yapmıyoruz".

Cömertliğe, çalışkanlığa verdiği ehemmiyet de dikkate değer. Bu konuda "Tevekkül sahibi nefisini görmemeli, ve tevekkülünü çalışarak gizlemelidir" buyuruyor.

Mesele ile ilgilenip geniş bilgi isteyenler aslî kaynaklardan bilimsel bir tutumla kaleme alınan esere müracaat etmelidirler.


19 Şubat 2003
Çarşamba
 
MUSTAFA KUTLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED