AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

K R O N İ K  M E D Y A
Başı sonu belli olmayan bir manşet ve bir başyazı!

Hürriyet'in "Bir de 'haydut' damgası yedik" manşeti gerçekten pek esrarengiz nitelikteydi. Sadece manşet değil, şu altbaşlık da aynı nitelikteydi: "Almanya'nın Aşağı Saksonya Eyaleti, 'Milli Görüş Teşkilatı, üyelerini Alman vatandaşlığına teşvik ediyor' diye Türkiye'yi 'haydut devletler' listesine aldı."

29 Nisan tarihli Hürriyet'i ellerine alanlar, hiç şüphesiz, gazetenin manşetini "sökebilmek" için epey gayret sarfetmişlerdir.... Hadi en iyisi başkaları adına konuşmayalım da kendi izlenimimizi aktaralım:

Hürriyet'in "Bir de 'haydut' damgası yedik" manşeti gerçekten pek esrarengiz nitelikteydi. Sadece manşet değil, şu altbaşlık da aynı nitelikteydi: "Almanya'nın Aşağı Saksonya Eyaleti, 'Milli Görüş Teşkilatı, üyelerini Alman vatandaşlığına teşvik ediyor' diye Türkiye'yi 'haydut devletler' listesine aldı."

Haydaa.... Haksız mıyız, gerçekten esrarengiz değil mi? Hürriyet kime efeleniyor, kafası kime bozuluyor, keşfedebilene aşkolsun! Almanlara mı, yoksa son günlerde pek revaçta olan "Milli Görüş"e mi, ayırdedebilmek imkansız... Türkiye'yi "haydut devletler" listesine sokan Aşağı Saksonya Eyaleti İçişleri Bakanı'nın münasebetsizliğine mi dikkat çekiliyor, yoksa bakanın bu münasebetsizliği yapmasına neden olan "Milli Görüş"e mi öfkeleniliyor karar verebilmek çok zor...

Neyse Allahtan hemen imdadımıza yetişen "haberin devamı" vardı. Haberin devamının daha başlığından itibaren mesele anlaşılıyordu: "Bunların yüzünden haydut devlet olduk"(!) Yani: "Terör örgütleri listesinden son anda çıkardığımız Milli Görüş, başımıza bela oldu. Almanya'nın Aşağı Saksonya Eyaleti, 'Örgüt, üyelerini Alman vatandaşlığına teşvik ediyor diye Türkiye'yi 'haydut devletler' listesine aldı."

Görüyorsunuz, haber "esrarengiz" olma niteliğini biraz kaybetti ama yine de çok problemli. Haberde aktarılan olaylar arasında neden-sonuç ilişkisinden eser yok... Bir kere, Aşağı Saksonya İçişleri Bakanı olacak adam Türkiye'yi niçin "haydut devletler" listesine soktu? Milli Görüş Teşkilatı'nın üyelerini Alman vatandaşlığına teşvik etmesinden mi? Eğer durum böyleyse, "entegrasyon"dan nefret eden bir Alman'la karşı karşıyayız demektir... Yok eğer Hürriyet'in ihsas ettirdiği gibi sorun "Milli Görüş"ten kaynaklanıyorsa, o zaman da bu İçişleri Bakanı Türkiye'yi "haydut devletler" listesine katacağına (eğer elinde deliller varsa) doğrudan "Milli Görüş"ü niçin hedef almıyor?

Anlaşılır gibi değil... Öyle bir haber ki, başı sonu belli değil. Nitekim "kurnaz" Hürriyet de haberinin gücüne güvenmemiş olacak ki, araya şöyle "küçük kurnazlıklar" da sıkıştırmış: "Bu karardan sonra Almanya'ya gitmek isteyen Türkler, Aşağı Saksonya Eyaleti tarafından güvenlik soruşturmasına tabi tutuldu. Buna paralel olarak, Alman vatandaşı olmak isteyen Türkler hakkında da Anayasayı Koruma Örgütü'nden rapor istendi."(!)

Sanırsınız ki, "Milli Görüş"ün başımıza açtığı bu "haydut devletler" listesi meselesi ortada yokken aklına esen her Türk elini kolunu sallaya sallaya Almanya'ya girip çıkabiliyor, hatta Alman vatandaşı olabiliyordu!

Evet Hürriyet'in "haydut devlet" merkezli ve asıl olarak "başımıza ne geliyorsa bu Milli Görüş Teşkilatı yüzünden geliyor!" anafikirli haberi böyleydi; yani iler tutar tarafı olmayan, muhtemel ki Hürriyet yazıişlerinin bile hakkında "Ya amma da bidon bir haber oldu!" diye gülümsediği bir haber...

Sonra Hürriyet başyazarı Oktay Ekşi'nin "Kaba devlet" başlıklı başyazısı çıkageldi....

Haberin kendisi fazlasıyla "dağınık" olduğundan, doğrusu Ekşi de işin neresinden başlayacağını bilememiş. Ekşi önce Türkiye'yi malum listeye sokan Almanlara bozuluyor... Sıra sonra Almanya'dan gelen bu sınıflamaya gereken cevabı vermeyen Türk Dışişleri'ne geliyor... (Bu fasılda şöyle bir hatırlatma var: "Maaşını bu milletin ödediği vergilerden alanlar neredeler?") Ekşi'nin yazısında paylanma sırası üçüncü olarak yine Almanlara geliyor: "Milli Görüş"ü, PKK'yı, DHKP-C'yi, Kaplancılar'ı yıllarca siz korumadınız mı? Almanya'daki Türkler Alman vatandaşlığına geçip entegre olsun diye "yıllardır bilmem nerenizi siz yırtmıyor muydunuz?" (Görüyorsunuz, Ekşi bugün çok öfkeli, kaleminden hiç alışık olmadığımız sözcükler dökülüyor!)

Ekşi'nin yazısı malum haberle birlikte düşününce asıl şu açıdan ilgimizi çekti: Hürriyet'in manşetten girdiği "haydut devlet" haberi, asıl olarak "Milli Görüş"e bir darbe daha vurmak amacıyla tasarlanmış olsa da, o derece başı sonu belli olmayan bir haberdi ki, bu haberden hareketle başyazısını kaleme alan Ekşi bile işin içinden çıkamamış ve yazısını sonuç olarak "Milli Görüş"ü değil de, Almanları ve bu arada Türk Dışişleri'ni hedef alan, ağır biçimde eleştiren bir tarz ve içerikle noktalamıştı!

İşte böyle.... Başı sonu belli olmayan, eften püften bilgi kırıntılarıyla iddialı işler yapmaya kalkan haberler sonunda yer aldığı gazetenin başyazarını bile işte böyle zor durumda bırakır... (K.B.)

ÇEK'ilmez başlıklar…

Çek Cumhuriyeti ile milli maç yapmanın bir bedeli var: Futbola meraklıysanız, maç sonucuna ilişkin başlıkların "Çekmek" fiilinin muhtelif çekimleri üzerinden kotarıldığını bile bile gazeteleri açmak, artık gına getiren o "yaratıcı" başlıklara tahammül etmek zorundasınız…

Biz de 1 Mayıs gazetelerini bu duygularla açtık… Fakat itiraf edelim, biraz mahçup olduk… Gazetelerin çoğu bu harcıâlem uygulamayı benimsememişti… İnatla "ÇEK"tirmeye devam eden gazeteler ise, var mı bir anlamı bilmiyoruz ama, çok satışlı beş grup gazetesinden ibaretti… Bunların başlıkları şöyleydi:

Hürriyet: "Böyle eziyet ÇEKmedik"
Sabah: "ÇEK'ilir gibi değil"
Milliyet: "ÇEK'ilir gibi değil"
Star: "ÇEK'ilmez gece"
Akşam: "ÇEK'ilmez rezalet"

Yensen de fark etmiyor yenilsen de… Türk milli takımı yenseydi, "Çile ÇEKtirdik", "ÇEKip gittiler", "ÇEK bir duble" (Türkiye 2, Çek Cumhuriyeti 0), "ÇEK edildi, onaylandı" falan gibi başlıklarla karşılaşacaktık…

Belki beraberlik kurtarırdı okurları ama, o durumda da "ÇEKiştiler", "ÇEKtik ama kopartamadık", "İki taraf da ÇEKimser" falan gibi ihtimaller girerdi devreye…

Neyse ki bu çocukça uygulama bu defa "büyükler"le sınırlı kaldı… Bir dahaki ÇEK maçında darısı onların başına… (A.G.)

Milliyet'ten nalıncı keseriyle redaksiyon…

Sabah ve Doğan grupları arasındaki, son günlerde yeniden alevlenen çatışmada Doğan Grubu'nun özellikle Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından geçtiğimiz hafta yayımlanan kitap-raporu gündeme getirdiğini biliyorsunuz… Fakat anlaşılan BDDK, iki medya grubu arasındaki ihtilafta adının sık sık telaffuz edilmesinden rahatsız olmuş ki, 28 Nisan'da yazılı bir açıklamayla bu rahatsızlığını duyurma kararı vermiş…

Haber, 29 Nisan tarihli gazetelerdeydi… Cumhuriyet'in haberinden bu rahatsızlığın nasıl dile getirildiğini öğrenelim once… BDDK bildirisinde, "Banka sahibi medya gruplarının ilişkilerinden kaynaklanan tartışmaların, kurumun dışında geliştiği" belirtildikten sonra şöyle deniyormuş:

"Türkiye ekonomisi hassas bir dönemden geçerken, temel amaçları kamuoyunu bilgilendirmek olan basın yayın kuruluşlarının, özellikle BDDK ve TMSF gibi sistem için yaşamsal önemi bulunan kurumlarla ilgili haber ve yorumlarda azami önemi göstermesi büyük önem taşımaktadır."

Bildiride daha sonra, faaliyetlerin hukuk kuralları içerisinde yürütüldüğü, mahkemelerdeki yoğunluk vb. hatırlatılarak sonuç almanın uzadığı hatırlatılmış…

Cumhuriyet, haberine "Medyaya zehir zemberek uyarı" başlığını koymuş: Asıl meseleyi anlatması açısından gayet isabetli bir başlık… Neden böyle? Çünkü BDDK tamamen medyadaki haberler konusundaki tavrını yansıtmak, "kavganıza bizi karıştırmayın" demek için yapmış bu yazılı açıklamayı; ilave olarak da "gecikme" eleştirilerine cevap veriliyor… E, bu durumda başlığın "medya" ile ilintisiz olması düşünülebilir mi?

Gelelim Milliyet'in haberine… Başlık şöyle: "Bilgi ve belgelere ulaşılamıyor…" Haberin "flaş"ını da okuyalım: "Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK), TMSF'ye alınan bankaların eski sahiplerince kullanılan kredilerde bankacılık ilke ve teamüllerine aykırı hareket edildiği için yeterli bilgi ve belgeye ulaşılamadığını bildirdi…"

Haber, sonuna kadar da böyle gidiyor… Başlıkta olmaması bir yana, "esas mesele"den haberin içinde de tek satırla olsun bahis yok.

Milliyet okurları "Şu BDDK da amma tuhaf bir kurum" diye düşünmüş olmalı gazetelerindeki haberi okuyunca: "Adamlar bir hafta önce 'batık banka sahipleri bizi engelliyor, bilgi ve belgelere ulaşamıyoruz' diye koca kitap çıkardılar, bizim gazete de o gün bugündür bu temayı işliyor. Demek bir hafta sonra aynı şeyi bir daha söylemek için bildiri yayımlamışlar…" (A.G.)


2 Mayıs 2003
Cuma
 
YÖNETENLER: Kürşat Bumin
Alper Görmüş


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED