AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Sivil gazeteye bak!

Eski RP'li Hasan Mezarcı'nın bir akrabası Haydar Mezarcı, Sağlık Bakanı Recep Akdağ tarafından Sağlık Projesi'ne "Genel Koordinatör" olarak atanmış. Mezarcı, 600 milyon dolarlık kredinin yönetiminde söz sahibiymiş.

Ne çıkar ki bundan?
Hiç.
Sıradan bir atama.
Konu bile edilmemesi gereken bir haber.
Ama Hürriyet gazetesine göre öyle değil
Konu MGK'da gündeme gelmiş.
Olabilir.

Mezarcı daha önce Sağlık Bakanlığı'nda müfettiş olarak çalışıyormuş. 600 milyon dolarlık kredinin yönetimine atanınca, birden bütün bakışlar üzerine çevrilmiş.

Bu da doğal.

Belki bürokrat olarak saptanmış ve kayda geçmiş bir ihmali, bir "yolsuzluğu" vardır.

Hayır, Haydar Mezarcı Cuma namazını kılmıyormuş.

Cuma namazını kılmayan (protesto eden) bir bürokrat, yabancı dil bilen çok sayıda kalifiye elemanın çalıştığı bir projeyi yönetebilir mi?

Sorun bu.

Çünkü, Sağlık Bakanlığı'ndan bir bürokrat Hürriyet gazetesini aramış ve şu değerli bilgiyi vermiş:

"Müslümanlarla Türkiye Cumhuriyeti arasında savaş olduğuna inananlar, savaş şartları geçerli olduğu gerekçesiyle Cuma namazı kılmazlar. Haydar Mezarcı da beş vakit namazını kılıp, Cuma namazını kılmayanlardan. Bunu, Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu'nda herkes bilir."

Türkiye'de savaş şartları mı geçerli?
Bilmiyorum.
Daha doğrusu sanmıyorum ve bu görüşe katılmıyorum.

Bunu en iyi, "Türkiye'nin hiçbir camisinde namaz kılınmaz" diyen Yaşar Nuri Öztürk bilir. Zaten bu, biraz da "teoloji"nin, Öztürk gibi teologlarımızın alanına giren bir konu.

İyi de, bu konunun bürokrat atamasıyla ne ilgisi var?

İnsanlar artık teolojik "farklılıklarına" (ya da sapmalarına) göre mi tasnif edilip "sakıncalı" ya da "sakıncasız" ilan edilecek?

Bunun "hukuki" bir karşılığı var mı?

Yok...

Ee o zaman, Yaşar Nuri Öztürk'te suç olmayan bir düşünce, niçin başkalarında "suç" sayılıyor?

Hem, Cuma namazı kılsaydı "sakınca" ortadan kalkacak mıydı?

Neyse, konumuz bu değil.

Haydar Mezarcı'nın o göreve atanıp atanmaması da değil.

Haydar Mezarcı'nın kimin akrabası olduğu hiç değil.

Sağlık Bakanı kendisine verilen yetkiyi kullanmış ve böyle bir tayini gerçekleştirmiş; varsa adı geçen şahsın "hukuki" bir engeli, tartışalım.

Yoksa?

Yoksa, ortada bir "mesele" de yok demektir.

Ama ben, konunun MGK'da gündeme gelmiş olmasına değil, daha çok Hürriyet refikimizin haberi veriş biçimine taktım.

Başlığa bakar mısınız?
"MGK'da Mezarcı'nın hesabı soruldu."
Hesap soran kim?
MGK'nın asker üyeleri...
Hesaba çekilen kim?

MGK'nın sivil üyeleri. Yani Başbakan, Dışişleri Bakanı, Milli Savunma Bakanı vs...

MGK, demek ki, halktan temsil yetkisi alan, ama "otorite" olarak varlık gösteremeyen (varlık göstermesine izin verilmeyen) siyasilerin hesaba çekildiği bir makam...

Öyle mi?

Sivil gazetelerimiz artık böyle mi düşünüyor?


3 Mayıs 2003
Cumartesi
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED