T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
AB kapısında Irak'ı konuşmak

BRÜKSEL - Oluşmaları ve işlev kazanmaları epey zaman almış Avrupa kurumları tarihlerinin en ciddi bunalımıyla karşı karşıya. Avrupa Birliği'nin (AB) "Her şey yolunda" mesajını vermek üzere düzenlediği olağanüstü toplantı, bunalımın söz ve diplomasi oyunlarıyla gizlenemeyecek kadar derin olduğunu dışa vurdu. Adı konulmasa bile, bunalımın en merkezi yerinde, Türkiye bulunuyor...

Başbakan Abdullah Gül, AB olağanüstü toplantısına, özel olarak ve son anda dâvet edildi. Dâvet sahiplerinin ve kendisiyle Brüksel'de görüşen AB liderlerinin amacı, Türkiye'nin Irak sorununa barışçı çözüm bulma çabalarına destek çıkmaktı; görüştüğü liderler Başbakan Gül'e destek mesajlarını ilettikleri gibi, toplantının sonuç bildirgesinde de Türkiye'nin girişimine atıfta bulunuldu. Ancak, geç gelen ve bu yüzden de çok fazla önem taşımayan bir destek bu...

Üzerinden fazla zaman geçmedi, ama yine de hatırlatmamız gerekiyor: Başbakan Gül'ün 'barış inisiyatifi', üç aşamalı bir girişim olarak planlanmıştı...

İlk aşama, Irak'a komşu beş ülke ile Mısır'ı biraraya getiren ve Arap Birliği'ni de devreye sokmayı amaçlayan bölgesel arayıştı. Suriye, Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan ve İran'a bizzat giderek devlet ve hükümet başkanlarıyla görüştü Abdullah Gül; bölge ülkelerinin dışişleri bakanları Türkiye'nin girişimiyle biraraya gelip 'İstanbul Deklarasyonu' adı verilen bildiriyi yayımladılar...

İkinci aşama, Irak'taki soruna barışçı çözüm bulunması konusunda Avrupa'nın desteğini devşirmeyi öngörüyordu. Başbakan Gül, bölgesel temaslarında elde ettiği izlenimleri Türkiye'nin Avrupalı dostlarıyla paylaştı; İstanbul'a gelen Yunan ve Alman dışişleri bakanlarına da aktardı. Daha Kopenhag Zirvesi sırasında, Türkiye'yi gözardı etmeye hazır oldukları izlenimi veren Fransız ve Alman liderlerine, "Yarın kapılarımıza dayanacak Irak sorununda, biz Türkiye olarak, sizlerle daha yakın bir çizgide buluşacağız" dediğini de biliyoruz Başbakan Gül'ün... Ancak, Türkiye'nin 'Irak pozisyonu'nu Avrupa'nın malı haline getirmesi, Kopenhag'daki yarı-sağır tavırlarını sürdüren Avrupa'nın bellibaşlı ülkeleri tarafından engellendi...

Engelleyenler, Washington'un Irak'a dönük planlarına sonradan BM'de karşı çıkan, NATO'yu meydan okuma zemini haline dönüştüren, buradaki AB olağanüstü zirvesinde 'yeni üyeleri' suçlayan ülkelerden başkası değil. Brüksel'de Türkiye'nin barış girişimini takdir ettiklerini Başbakan Gül'e söyleyenler de aynı ülkelerin liderleri... Başbakan Gül, Fransız Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'a, üç ay önce Kopenhag'ta kendisine söylediklerini hatırlatarak, "Bugünkü noktaya keşke iki hafta önce gelmiş olsaydınız" demiş bile olabilir...

Şimdi yoluna girmiş görünse de, Abdullah Gül'ün başlattığı barış inisiyatifi, yıllar içinde oluşmuş kurumlarını çatlatacak kadar vahim hatalar yapabilen Avrupalılar'ın dar görüşlülüğü yüzünden, daha ikinci aşamanın başında sekteye uğramış oldu. Oysa, ikinci aşama, 'barış inisiyatifi' yönünde Avrupa'dan destek devşirerek gelişebilseydi, konuyu Beyaz Saray'ın önüne taşımayı amaçlayan üçüncü aşama devreye girebilecekti...

Şimdi gelinen noktada Türkiye'nin Avrupa'ya kadar eriştirebildiği bir 'barış inisiyatifi' var; Avrupa'nın da ne yapacağını tam bilemediği bir barışa ulaşma niyeti... Bu iki arayış, ABD'nin geniş kapsamlı baskıları karşısında zorlanıyor...

Dün de yazmıştım: Her şeyi belirleyecek olan, Türkiye'nin bu hafta alacağı tavırdır...


19 Şubat 2003
Çarşamba
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED